Kimi filmler vardır; tek derdi, gerçeği doğrudan insanın yüzüne çarpmaktır. izleyiciye fantastik bir dünya sunmaz ya da ağdalı diyaloglarla etkileme amacında değildir böyle filmler. "Al işte, gerçek bu! Ne kadar kaçmaya çalışsan da, ne kadar şimdiye kadar her şey yolunda desen de, düşüyorsun" der. Düşüyorsun ve yere çakılıp parçalarına ayrılacaksın.
Ayrılık tohumlarını kimler attı bilinmiyor, mühim olan şu ki; ayrılığın daha da derinleşmesi için taraflar ellerinden geleni yapıyorlar. Araftakiler ise, iyi niyetleriyle kalıyorlar sadece. Akıntıya karşı kürek bile çekemiyorlar, öylece gitmekten başka şansları yok. Gerçek bu, bir insan çok şeyi değiştirebilir kanunu burada geçerli değil. Gerçek olan, çığ gibi büyüyen, nefretin ve hoşgörüsüzlüğün artması.
Bu gerçek, seyircinin yutkunmasına bile engel oluyor işte.