Devir değiştikçe, cüceler büyüyüp kendini deve sandıkça, bu annelerin çocukları kaybolduğunda henüz doğmamış olanlar kendilerini siyasi iklimin olağan aklı sanmaya başladıkça değersizleştirilmeye hatta eylemlerine müdahale edilmeye, sözlükte karalanmaya başlanmışlar.
Mazlumun sesini duymayacaksa kulak ne işe yarar, zulmü görmeyecekse göze ne gerek var. Milliyetçi-muhafazakar ideolojilerle yetişmeniz insan onurunu es geçmeyi gerektirmez. Burası bir anayasa devleti, darbelerle, derin devletin kirli oyunlarıyla, paralı köpeklerin katliam çağırmalarıyla evlatlarının akıbetleri hakkında hiç bir fikri olmadan yaşamaya mahkum edilen bu insanların hesap sormaya hakkı vardır. Bu insanların öfke duymaya hakkı vardır. Bu insanların her cumartesi değil, haftanın her günü seslerini çıkarmaya hakkı vardır. Bu hakkı elinden alınmaya çalışan insanlara insan kalındığı sürece sadece destek olunur. Şimdinin Türkiye devlet başkanı bir zamanlar cumartesi annelerini konutuna kabul etmiş ve çocuklarının akıbetlerinin aydınlatılacağına söz vermişti. Yani bu insanlar terörist değil, bu insanların devlet düzenini yıkmak gibi planları yok, bu insanlar çocuklarını arıyorlar ve aramaya da devam edecekler.
Terörist ve vatansever kavramlarının mahiyetini kaybedip birbirinden ayrılamaz hale geldiği çağımızda insanlık onuru, mazlum, zulüm, zalim kavramları da hızla mahiyetini kaybediyor. Tamamen soyut düşünmenin içerisinde yer alan kavramlar mahiyetini kaybettikçe insanların da olanları anlamlandırma şansı kalmıyor. Böylece geriye herkese ve her şeye karşı kin kalıyor. Herkes aslan kralın yanında, onun pençe vurduğu leşten bir parçanın derdine düşmüş fakat insanlık onuru leşçiliği değil, aslanın karşısında mazlumun yanında durmayı öğütler.
Cumartesi anneleri hakları verilene kadar susmayacaktır.
------------------ i .s. 1600' lerin ortaları, Giardona Bruno' nun yakılışını izlerken, akheramosis.