kısaca anlatacağım ama okumak istemezseniz atlayın son cümlelerime ve neden derseniz dönün bir okuyun. izmir özdere hayatımın kadınıyla tanıştığım ama farkedemediğim yerdir. 2016 temmuz başıydı. kırmızı koltuklarda renkli gözlü kasiyer bir kız çalışıyordu. sıcaktan pek haz etmem ama kırmızı koltuklardan gelen yoğun sıcaklık izmir’in sıcağıyla yüzüme yüzüme vururken ben anlamsızca rahatlıyordum, benim için günlük almam gereken bir ilaç olmuştu gözleri. zaman akıp giderken kendi kendime farkettim ki istanbul’a dönüşüm benim için yaptığım en acılı yolculuk olacaktı. insan tanımadığı birini özler mi? adını bile bilmediği birini. bir yabancıyı özlemek mümkün mü? kendi kendime değil dedim, öyleyse bunu yapmalıydım. günlük dozumu almalı ama adım atmamalıydım. yaşamaktan korktuğumu farkedememiştim bağımlısı olduğum bakışları hala görebiliyorken. istanbul’a döndüğümde “arzu”dur o dediler. olur öyle, geçer dediler ve bir şeyler daha sonra bir şeyler daha... her gün daha iyi anlıyorum ki bahsettikleri seks ihtimali ile oluşan “arzu” değildi benim sahip olduğum; zira yıllar sonra artık daha eminim hayatımın kadınını tanıma fırsatıydı benim kaçırdığım. sevmekten korkmaktı benim yaptıklarım. geri dönmeyi planladım geri dönmeliydim herkese, her söylenene rağmen denemeliydim şansımı. derken tanklar kapattı aramızı, a skerler dizildi önüme. kader dedim kadere inanmayarak. bazen düşünüyorum ya mr. nobodydeki gibi bir çok seçenek yoksa? ya tek seçeneğimi harcamışsam ve hayatıma girecek herhangi bir kadını bu kadar hızlı, bu kadar çok sevemezsem? ya hayatımın kalanı tek seçeneğimin tutkusuz kopyalarıysa? eğer hala okuyorsanız sizden son bir isteğim olacak. bahsettiğim, 2016 temmuzunda kırmızı koltuklarda çalışan renkli gözlü kasiyer kızı bulmama yardım edin. biliyorsanız adını mesaj atın, bu yazının ardına yazın, dumanla haber edin veya güvercin yollayın. çaresizim artık her yol tercihimdir her çaresiz gibi.