Kefen gibi bembeyaz bir örtü
Örtünürdü şehir kış gelince
Ne bilirdik biz odunu kömürü
Çıngıraklı kızak yapar kayardık
Çocukken hepimiz kardan adamdık
Baruthane'den aşağı tarhana vurulur
Balık sırtı kızaklar peş peşe dizilir
Her düşene bir kahkaha savrulur
Güler oynar soğuktan da donardık
Eve gitmeye anamızdan korkardık
Akşam ezanı yer gök mühürlenir
Sobada kestane kebap gezinir
Evli evine köylü köyüne çekilir
Gece sobanın ışığına bakardık
Bakıp türlü hayallere dalardık
Kar kalkıp madımak boy verince
Ebemkuşağı tepemizde gezince
Mahalle bizimdi gönlümüzce
Bir çemberi beş kişi çevirirdik
Uçurtmayla gökyüzünde gezinirdik
Sıcak Çermik mevsimi yaz tatili
Çadırla giderdi Çermiğin yerlisi
Kükürtlü suyu, çamlığın esintisi...
Karlı'dan doya doya su içerdik
Eskiden ne güzeldi Sıcak Çermik
Ramazanda orucu direğe bağlardık
Teravihten kaçıp uzun eşşek oynardık
Bulaşık teliyle bin bir yıldız saçardık
Ramazan çöreği, horoz şekeri,
Daha bir başkaydı sahur şenliği
Ay senin sokaklarına düşünce
Benim de dilime bir türkü düşerdi
Çıkıp seni seyrederdim Kale'de
Gökyüzünden yaşlı bir yıldız düşerdi
Düşüp yüreğime cennet serperdi
Ey Keykavus'un şehri
Yukarıda seni bekleyen gazi şahidim olsun,
Şahidim olsun çocukluğumun evleri...
Bir şair edasıyla yaktığım ilk sigara
Hâlâ tüter parmaklarımın arasında.