Haklarında fazla bilgi olmamakla birlikte dünya terör literatürüne öncülük eden Haşhaşiler gençlik çağlarında araştırmacı olan ve hırslı bir kişiliğe sahip oluşu ile bilinen Hasan Sabbah tarafından 11. Yüzyıl dolaylarında (1090 yılı sonrasında) kuruldu. Elbruz Dağı’nda Alamut Kalesi’ne yerleşerek Selçuklular’ın baskısından ve denetiminden uzak kalacaklarını düşünen Haşhaşiler güvenli bir ortamda mürit toplayıp bunları eğiterek rivayetlere göre Niza’ül-Mülk ile siyasi bir mücadeleye girdiler.“Suikastçı, kiralık katil” anlamına gelen “assasini, assissini, heyssisini” kelimelerinin Arapça kökeni olan “haşhaş” ismi ile anılan Haşhaşiler Hasan Sabbah’ın müritlerini uyuşturarak cennet vaadi ile kandırmasından dolayı birçok aşırı cesaret gerektiren olaya karışırlar. Aslında Alamut Kalesi’nin arka bahçesi olan cennet birçok müridin tarikata katılması için cezbedici bir faktör olur. Fedailerinin ölmek için can attığı Haşhaşiler tarikatında herhangi bir tarikat üyesinin suikast sırasında yakalanmamış olması da dikkate değerdir, zira eğer süikast sırasında karşısındakini öldürdükten sonra yakalanma durumları söz konusu olursa zehirli hançer ile kendilerini öldürürlerdi. Hasan Sabbah’ın rahatsızlanıp yatağa düşmesinden sonra yerine refakat eden Lemeser Komutanı Kiya Buzrug Ummid 14 yıl kadar süre Haşhaşileri yönetir ancak gelişen süreçte Haşhaşilere komuta eden kişilerin değişiklik göstermesi ve siyasi baskılara maruz kalmaları onları eski güçlerinden alıkoyar. Haçlı ve Moğol tehdidinin yanında Memlük Sultanı 1.Baybars'ın böyle bir tarikattan rahatsız olmasından dolayı Haşhaşilere karşı ataklar düzenlendi ve 1273 yılına gelindiğinde tüm kaleleri tek tek ellerinden alındı. Bu dönemden sonra siyasi önemlerini kaybeden Haşhaşiler suikast düzenleme güçlerini de kaybettiler ve 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'ne vergi vererek şiddet ve siyasetten uzak şekilde varlıklarını sürdürmeye çalıştılar. Uyuşturucu kullanıp müritleri ile geleneksel ritüellerine uyarak varlığını gözle görülmeyecek kadar seyrek şekilde devam ettiren Haşhaşiler 19. yüzyılda hem nicelik hem de nitelik bakımından önemsiz bir topluluk haline geldiler.