öğleden sonra iki gibi, aynı yokuşu dördüncü çıkışım. terden ve sinirden ölmek üzereyken göz göze geldik. - ahsajkajk fasulyelerin gözleriyle, evet. - sonrası iyilik güzellik işte.
dükkandan içeri nasıl girdiysem ve nasıl tarif ettiysem artık, kadın "hamilesiniz galiba?" dedi aşerdiğimi kastederek ve gülümseyerek. salakça açıklamaya çalıştım ama o sırada zaten bir bardak acılı turşu suyunu gömmüş bulunuyordum.
elimde bir poşet fasulye turşusu, yol boyu yiye yiye ve dans ede ede ve bürokrasiye söve söve bir masalı yaşıyordum. mutluydum. aslında, mutluyum lan. çünkü beynim yok.