şehir kelimesinin çoğuludur. tıpkı ruh halinizde olduğu gibi...
kimi gün ruh haliniz siner şehirlere, şehir mahzun olur, şehir mahcup olur, şehir mağlup olur. iki numaralı koltuğun arkası bomboşmuş gibi, koca otobüse hüzünler doldurup götürürsünüz gittiğiniz şehirlere. yabancı bir şehrin terminalinde sabah soğuğunu içinize çektiğinizde, şehrin en masum dakikaları içinizi ısıtır. kimi gün de şehrin ruh hali siner size. yaşlı, unutulmuş, itilip kakılmış bulursunuz ruhunuzu. döndüğünüzde memleketinize, her şeyi bıraktığınız yerde ararsınız. sanki giderken akreple yelkovanı götürmüştünüz de yanınızda!
sivas - gönül
tokat - yeşil
kayseri - mamur
eskişehir - sıcakkanlı
amasya - dağ
yozgat - delikanlı
istanbul - kendini her şaire satan dilber
yalova - yosun
izmir - denizin ana vatanı
çimkent - durak
almatı - cetvelle çizilmiş şehir
türkistan - aşk
taraz - tarih
gümüşhane - dağ
bartın - süpriz
antalya - mucize
bursa - osmanlı
ankara - gurbet
çorum - leblebi kokusu
kırşehir - hacı bektaş, aşık paşa
kırıkkale - tenha
efes
phaselis
keles
türkibas
olympos
çıralı
ağva
şile
merzifon
abant
gerede
bolu
göreme
çavuşin
çorlu
divriği
amasya
dörtyol
osmaniye
vs.
yorgun ruhlar için bütün yabancı memleketlerin en güzel ortak tarafı, ilk akşamındaki temiz bir yatak ve güzel bir uykudur. kendi hayatınıza dışarıdan bakan bir çift göze dönüşür hatıralarınız. ikinci akşam, geç kalmışlığın verdiği hoyratlıkla yanıbaşınıza sokulur gariplik. yabancı sokaklar, bilinmeyenin verdiği tedirginlik, aidiyet duymamanın verdiği huzursuzluk... yine de her şehrin delisi ve dilencisi tanıdık gelir yabancıya, her yabancı da deliye ve dilenciye.
siz şehirlerin içinden geçersiniz, silinir gider kiminden izleriniz. şehirler sizin hayatınızdan geçer, hepsinden bir iz kalır mutlaka. kiminden bir çift yeşil göz bakar size, kimi leylak gibi kokar. kimi hiç olmadık zamanda hatırlatır kendisini, kimi hiç çıkmaz hatırınızdan.
bir gün dünyanın bütün şehirleri gözünüze görünmez olur. her sokağını ezbere bildiğiniz şehrin bir mahallesinde oynarken bulursunuz kendinizi. akşam... hava kararmak üzere, az sonra eve çağrılacaksınız. oysa yeni ayakkabınızla topa vurmaya doyamadınız daha. gönlünüzün burkulması bundan mı dersiniz?
açıkça söylemek gerekirse zamanın da şehirleri vardır. hatıralarınızda sokak sokak yerlerini alırlar. kiminde ilk aşkınız oturur o sokakların, kiminde okuldan kaçtığınız ilk günün macerası. bir valizle gurbete indiğiniz ilk akşamın şaşkınlığı, babanızın size gururla baktığı bir karne günü hep birbirine komşudur. siz en çok, okula başladığınız zamanın yaşadığı şehirde yaşarsınız.
dahası, şehirlerin de zamanı vardır. onun hikayesi gönül kanatır. bir selçuklu nakışı imdat der betonların arasından. oturup saatlerce dertleşirsiniz. keşke bir nakış olsaydım taş ustasının elinde diye düşünmek işten bile değildir. kimi şehirler vardır, tembeldir zamanı. bin yıl aynı vakitler dönüp durur. kimbilir, belki de vefalı demek lazım. kimi şehirlerde yelkovan, takvim yapraklarıyla yarışır.
34, 06, 23, 59... hangisi sizin şehriniz? ahmet turan alkan, bir bayram sabahı uyandığında nerede olmak istiyorsa insan, oralıdır demişti.
benim formülüm; öldüğünde nereye gömülmek istiyorsa insan oralıdır.
ve benim şehrim; canımın canı, iki gözümün nuru, ruhumun mimarı, ömrümün mükafatı, sivas...