sevdiğin birinin gözünde gördüğünde mesela nefreti için eziliyor, eziliyorsun ya bakışlarıyla işte o an acımasızlaşıyor hayat, o kısacık an.
mesela bir annesin en basiti, dinin ırkın senin olsun. annesin, cennet ayaklarının altında. ama ne fayda. beklemekte olduğun şey oğlunun koluna taktığı gelininle salona girmesi değil ne yazık ki. beklediğin şey, oğlunun külleri. ah ne fena ama kim bilir insan olan bilir elbet. fakat yine o insan körpecik oğlunu öldürmüş, fırına atmış yanına 3 -5 kişiyi de koyup yakmış onu. külünü de sana parayla satmış. sen de minnet etmişsin, evlat diye sarıldığın külmüş kimin umrunda. çünkü hayat acımasız.
ya da mesela oturmuşsun soğuk kaldırıma, bazen cibilliyetsiz beş para etmez sahtekar insanlardan insaf dileyerek peçete satmaya çalışıyorsun. çünkü, biliyorsun insanlar acımasız ama hayat da acımasız ölmemelisin açlıktan.
belki üç belki dört yaşındasın, sokakta gülerek koşuyorsun, hayır hayır bu hikaye o değildi; baştan alıyorum, 3-5 yaşında varsın yoksun hadi taş çatlasın 7-8. mahalledeki arkadaşlarınla kovan topluyorsun. evet evet mermi kovanı. sonra birden bir bomba düşüyor yanı başınıza arkadaşların daha uzaktaymış meğer hemen senin yanına düşmüş bomba. yarı baygın annenin sana doğru koştuğunu görüyorsun. sonrası zaten karanlık, günler sonra açıyorsun gözünü ama bir şey eksik. hayır, insanlık değil; o hep eksikti. bu kez eksik olan tek bacağın. çünkü, hayat acımasız.
mesela, baban eve geç geliyor bazı geceler annen hiç uyumamış o vakite kadar zaten, baban sarhoş annen kırgın ve kızgın onların tartışmalarını dinliyorsun ninni niyetine bazı geceler. babanın anneni dövmesine kulaklarını tıkıyorsun, için ezilse de. çünkü, hayat acımasız.
bosnalı genç bir kızsın mesela, çok değil 16 yaşındasın, nedendir nasıldır hiç bilmeden bir savaşın ortasında kalıveriyorsun birden. defalarca tecavüze uğruyorsun aylarca belki de yaşadıklarını unutmaya çalışıyorsun mesela bitti diyorsun. tak... baban abin amcan dayın kurşuna diziliyor medeniyetin de el birliğiyle. işte o zaman anlıyorsun hayat acımasız.
gözleri kör bir adam, çağrı merkezinin köşesine oturmuş meydandaki yolda çikolata satıyor, insanlar aşşağılayarak bakıyor ona ama o onurlu biri oysa dilenedebilirdi ama dilenmiyor. fark etmez ya, dilense de dilenmese de hor görülüyor. o görmüyor ama ben görüyorum. çünkü, hayat acımasız.
ve daha birçoğu, hayat toz pembe değil. bazen kar beyaz bazen de zifiri karanlık ama inanın tozpembe değil. ve bir şey daha, yanlış olan bir şey daha var aslında hayat değil insanlar acımasız.