dünya kapitalist sisteminin bir numaralı olan ve hegemonik bir belirlenime sahip ekonomidir. 70'li yılların ortasından itibaretn yaşadığı geçici resesyon dönemleri ile sürekli bunalımlardan bunalım beğenen amerikan ekonomisi, son 30 yılda piyasayısı fetişist bir karaktere büründürürek ve ekonomisini hizmet sektörü ile savaş sanayi üzerisine kurarak geçici resesyon dönemlerine rağmen büyütmüştür. buna karşılık büyük büyüme yakaladığı dönemlerde dahi işsizlik ya çok az azalmış ya da kronik bir biçimde ekonomiyi sakatlamıştır.
günümüzde ise amerikan ekonomisine eskisine nazaran daha güçsüz durumda. yaratılan finans köpüğü ve likidite krzi uzun süre ekonomiye zarar vermiş, tek çözüm olarak ise ekonominin sürekli militarizasyonu izlemiştir. bu süreçte işlemeyince şimdi eski keynesyen politikalara geri dönüş sinyalleri vermekteler. 29 krizinden beri yaşanacak en büyük krize devlet müdahelesi ile etkisini azaltmak ya da en azından belirli bir dönem likidite krizi aşılına kadar ve ya ekonominin militarizasyon süreci hızlanana kadar ötelenmek istemekte. ne yazık ki emperyalist abd'nin ekonomisi bu süreci büyük olasılıkla durduramayacak. şurasını abd'li ekonomistler dahi kabul etmeye başlamıştır: "sanırım piyasanın görünmez eli kayboldu." haftalık çıkan bir amerikan ekonomi dergisinde çıkan bu ifadeler bir itiraf niteliği taşıyor. serbest piyasa hayalleri belirli bir dönem rafa kaldırılmış.
şimdi az önceki konumumuzu koruyalım. yaşanacak sürece baktığımızda abd ekonomisinin ve dolayısıyla empryalist hegemonyanın kırılacağını düşünmek çok zor. en azından olayın ideolojik boyutlarının var olması hegemonyanın içinden çıkılması zor bir fasit çember yarattığı netliğini bize kazandırıyor. aynı şekilde insanlığı çürüten emperyalist sistemin de, tekelci devlet kapitalizmi formunu bir süre yaşatarak ve devlet-sermaye ilişkisini gözden geçirerek bu fasit çemberi ekonomik alana taşıyor ve insanlığın daha uzunca bir süre çürümeye maruz kalacağı görülüyor.
diğer yandan ise tum bu duruma rağmen emperyalist hegemonyada yaşanacak boşlukların doldurulması büyük bir zorunluluk olarak karşımıza çıkıyor. artık bu noktada dünya işçi sınıfının ulusal ve uluslararası ölçekteki mücadelesi devreye girmesi gerekiyor. dünya birinci dünya savaşı öncesi ekonomik ve siyasal bunalım dönemine tekrar yol alıyor. süreç aynı şekilde, zayıf halkanın kırılmasına gebedir tabi bir iradi güç gösterlilrse.
sonuçta abd ekonomisinin yaşadığı yapısal kriz, öznesel bir kriz evrilebilecek boyutta olsa da şimdilik krizin ölçeği orta boyutta olduğu ve henüz sarı alarmın çaldığı görülebilir. elbette her kriz önce kırmızı alarma çalar, burjuvazinin korkaklığı bu kadar büyüktür. fakat doğayı sarsacak bir saate orta ölçekte uzak olduğumuzu bilmekte fayda var. abd ekonomisi de bu yüzden orta vaadeye kadar hegemonik gücünü devam ettirecek, alınacak önlemler bir süre daha işe yarayacaktır. ondan sonrası iradesel alanın işi, olayın nereye kayacağını hayat belirler.