gece gidip telefonla uğraştıklarını farkettiğim mevzilerin kapılarını açar havalı tabancayla bileklerine vururdum. sızlardı askerlerin bilekleri, “komutanım yapmayın yav, dün morarttınız zaten” derlerdi, oralı olmaz şikayet edeni bi daha vururdum. bilirlerdi başlarına daha fazla bela açmadığımı, daha dikkatli olurdular.
ona alıştıklarında bu sefer yalandan dövüp dondurma aldırırdım mevzidekilerin hepsine. itirazları bile şaka olmuştu. gidip alırlardı, bazen ben yollardım birini ısmarlardım.
bağırmaktan uzak dururdum çünkü hır doğan yerde sevgi olmazdı. sevginin olduğu yerde de ayrılık olmaz. sözümden çıkmamak için benden büyük adamlar çocukça isterdi, “komutanım bir atış daha”.
onlar şimdi kuzey ırak da. heskoların arasında kum torbalarına dirsek dayamış şafağı bekliyor.
güzel günlerdi, dertten tasadan tüm saçmalıklardan uzak sıkıntılı ama güzel günlerdi.