Hergün 7 saat hiç oturmadan, susmadan üstelik sizi dinlememeye şartlanmış bir topluluğa ki şayet; mesleğe yeni başladıysanız şu an zorunlu 6 yıl evinizden, ailenizden uzakta, aynı dili konuşmadığınız bir topluluğa sürekli aynı şeyleri anlatmak, üstelik bu işi ciddi işitme kayıplarının görüldüğü 80 desibelin çok çok daha üzerinde bir gürültü seviyesinde yapmak, ders arası 8 er dakikalık ihtiyaç molası vermek zorunda olduğu için tüm gün hiçbir mesai arkadaşıyla " merhaba ve nasılsın?" Dan öte herhangi bir sohbet geliştiremediği için aslında tek başına çalışıyormuş gibi hissetmek, rapor almanın alakası olsun olmasın herkesin gözüne battığı bir mesleği olduğu için neredeyse imkansızlığına bağlı olarak; çalıştığı koca eğitim yılında hep bir koah hastası gibi öksürerek yaşamak zorunda olmak ve tüm bunları yaparken hep gülümsemeye çalışmak... Çünkü sizin gişe memurları gibi somurtma lüksünüz yoktur. ya da icra avukatları veya kadın doğum uzmanları gibi karizmatik görünmeye değil, sempatik olmaya ihtiyacınız vardır. Gülümsemezseniz sevemezsiniz, sevmezseniz sevdiremezsiniz, sevdiremezseniz öğretemezsiniz.
Haa bir de işte bu; "3 ay yatıyorlar şehir efsanesini" oturdukları klavyenin başından, kahvelerini yudumlarken yazan insanlara meramını anlatmak zorundadırlar. eğer bir maden işçisi veya tır şoförü değilseniz eleştirmeyiniz efendim.