bir yazı

entry16 galeri
    14.
  1. nilüfer çiçeği
    içinde bir parça umut, bir parça gökyüzü bir parça da hüzün demetiyle merhaba der bahara… Koskoca bir bataklıkta yüzen bir yat limanı lüksündeki renkleriyle sizi aşk’a çağırır uzaklardan, ruhunuzu okşayan kokusuyla… Hüznün çiçeğidir Nilüfer ve hüzne çalar her bahar… Tek başına dimdik ayakta karşılar hayatı… Hem de ayakları yere basmadan; çünkü sudadır bir türlü toprağa ulaşamayan kökü… Suda doğar, suyu delerek doğaya göz kırpar… Ve suda ölür… Doğduğunda da yalnızdır, öldüğünde de…

    Elinizi uzattığınızda yanar birden tüm renkleri. Dokunduğunuzda ise yalnızlığına, sunar tüm ihtişamını. Biraz dik başlı, biraz farklı, biraz hüzünlüdür. Doğanın sesine kendi öksüz çığlığı karışır ve tamamen yok olur silüeti, kapatınca doğa beyaz perdesini her şeyin üzerine… Akıntıya karışan gözyaşlarının ardından sessiz çığlıklarını gömer, yüreğinden serptiği tohumlarına… Baharda filizlenir ufak dalgaların savurduğu tohumları… Yazın ise yeniden doğar, ölüme inat!

    Hüznün coğrafyasına güzel kokusuyla eşlik edebilecek kadar umutlu, gözyaşlarını akıntıya sessizce bırakabilecek kadar nahif ve bataklığın ortasında tertemiz kalabilecek kadar asildir Nilüfer… Bataklığın ortasında tertemiz kalabilen hüznün çiçeğidir çünkü…
    Yüreğinizin üşüdüğü bir gün, Nilüfer’i düşünün…
    Sımsıkı tutunabilmek için hayatın ıslak tenine…
    1 ...