orta okul ve lisedeyken hep aynı şeyi duyduk abilerimiz ablalarımızdan; lise günleri başkadır, kıymetini bilin.
hep derdik aman kurtulalım da bitsin. sonra bitti, üniversite başladı. lisede zor diye zar zor çalıştığımız derslerin, bir üniversite dersinin ancak yarım saatlik konusu olabildiğini gördük. 2. sınıfta mıydım neydim, ersin karabulut, lise yılları hakkında yazmıştı, sonunda da bambaşkadır, kıymetini bilin...diye bitireceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz demiş, üniversiteli olmanın güzelliklerini saymıştı. evet lan ehe ehe demiştim.
hala bakıyorum, lise tamam iyiydi miyiydi ama üniversite başka, sorumluluklar fazla olsa da özgürlük duygusu onun önüne geçiyor.
neyse efendim facebook'u açtım geçen, eski arkadaşlar hepsi orada, anaa bir baktım nişan fotoğrafları.
kızım noluyor dedim, daha yeni bitti lise ya, daha küçüğüz, tamam 1.5 sene uzatmış olabilirim okulu ama daha ufağız be, liseli gençlik bize uzak değildi. biz de onlardan sayılırız, nereden çıktı yüzük müzük.
erkeklerden bazılarını görüyorum, top sakallı, yaşlı patronların yanında, takım elbiseli, ciddi ifadeli tipler.
lan kaç yıl oldu ki, daha geçen gün gibi, ehehe naber lan yarrak diye geziyordun, ne zaman beyefendi oldun.
bir umut, sınıfın geyik elemanına mesaj çaktım, derste 31 çeken tiplerden, hocalar gıcık olurdu, serseri gibidir ama çok iyi çocuktur. adam, gelecek planları diyor, şirketler diyor. içim karardı.
olum noluyor lan...
sayılmaz mıyız biz hala liseli gençlik.
sayılmıyormuşuz lan...
ben uzatmaları oynuyorum, çoğunda 90 dakika bitmiş.