bir erkeğe söylenebilecek en ağır söz

entry990 galeri
    151.
  1. tanım: erkeğin bugüne kadar hep güçlü olduğunu, yıkılmadığını sorun olarak görmüş bazı hatun kişilerin, bu kaideyi yıkmak adına girişimde bulunmaya karar verdikleri anda söyledikleri söz veya sözler.

    bir erkeğin gururu nasıl ayaklar altına alınır değil, nasıl ayaklar altına alınıp parçalanırın hikayesini bu saate dinlemek isteyenler için:

    yer: istanbul
    tarih: 12 eylül 2007

    ertesi günü iş olduğunu bildiğim halde sırf onu mutlu etmek için eskişehir otogarı'ndan kalkıcak olan eskişehir - istanbul seferi yapan otobüse atlayıp gitmeye karar verdim ve de gittim. iş yerinden çıkalı 4-5 saat olmuştu ve gecenin 1'ine bilet bulmuştum. sabah 7 de orda olur, ertesi günümün tamamını ona ayırırım diye düşündüm. hediyesini de almıştım ve ciddi bir konuşma yapmak için gidicektim yanına zaten. * * sabahın bir köründe istanbula indim ve hemen sevdiceği aradım; müsait olup olmadığını sordum, ''neden ki ?'' dedi. istanbul'da olduğumu ve her an buluşabileceğimizi söyledim. normal sevgililer gibi mutluluktan haykırıyordu telefonun diğer ucunda. * 1 saat sonra belirlediğimiz yerde buluştuk, öpüştük, koklaştık vs. sonunda onu koklayabiliyordum. aşk bu, anlatılmaz o koku. el ele gezerken etrafta beğendiği herhangi bir yiyeceği veyahut can sıkıntısını gideren bir eşyayı gösteriyor ve dudak bükerek almamı rica ediyordu, kıramıyordum. saatlerce bir çok istediğim şeyi verdim. sevgi olsun, yiyecek olsun, anlamlı bakışlar olsun. saatler ilerlemiş ve hava yavaştan kararmaya başlıyordu. karnımız acıkmış ve yemek yemek için bir restaruant arıyorduk. anlamlı bir gün, öyle boktan bir mekan seçemezdim herhalde. sultanahmette bulunan gayet lüks bir yere götürdüm. yemekleri söyleyip sohbete koyulduk. yüzük harici diğer hediyelerini çıkartıp vermiştim, mutlu oldu haliyle. yemek faslı bitince birşeyler içmek istedi canımız, söyledik. ne olduysa o mekanda oldu. sohbet sevgiden, aşktan, özlemden çıkıp birden para, ihtiyaç, yaşam zorlukları gibi hayati meselelere doğru kaymaya başladı. anlam veremiyordum ama ona katıldığımı her cümleyi bitirişinde belirterek dinliyordum. elimi yüzüğün olduğu cebe atmış, konuşmasını bir an önce bitirmesini bekliyordum ama bir türlü son vermiyordu. içimi acıtan laflar etmeye bile başlamıştı. şöyleki;

    sevgili - sen bana ilerde ne verebilirsin sevgiden başka emre ? *
    sevgili - benim zengin bir ailenin kızı olduğumu biliyorsun, her isteğime karşılık verebilceğinden emin misin ?
    sevgili - yaşam şartlarımızın eşit olmadığını, her istediğimi hemen alacak düzeyde bir işte çalışmadığını biliyorsun değil mi?

    şeklinde anlam veremediğim ama gerçekten içten içe kızmama neden olan bir çok can acıtan laflar ediyordu. bu lafların sonunun nereye varacağını düşünür ve beklerken o tarihi soru cümlesini yöneltti bana. 1 yıldır yıkık halde gezmemi, aşkın ne boktan bir acı olduğunu hissetmemmi, hergün onu sevdiğime kahretmemi sağlayan bir soruydu bu. bir erkek bunu kaldırabilirse yaşamasın diyorum.

    sevgili - emre, aldığın hediyeler ile beni gerçekten mutlu ettiğini mi zannediyorsun sen ? kaç parayla geldin ki istanbula ha söylesene ? 100 ytl mi yoksa 200 mü ? hadi bilemedin 300 ytl. böyle ucuz biri miyim ben emre !? zenginliğimi sende yaşayamıyacağımı bile bile neden hala peşimdesin ? yeter artık, buraya kadar.

    dedi ve gitti. evet bana bunu söyledi ve o yemek masasından kalkarak gitti. daha bir erkeğe sölenebilecek, bir erkeği aşağılık hale getirebilcek bir cümle var mıdır bilmiyorum ama hayat boyu da bu acıyla yaşamak gerçekten kolay değil. şimdi kimse bana gelip te diyemez ki 'amaaan geçer be usta' işte o kadar kolay değil be usta, değil malesef.

    aşkın görülmeyen karanlık yüzü bu, kaybolunan o karanlık yer.

    edit: şimdi o kızın gerçekten sert bi tokadı hakettiğini düşünmemek olmaz. tokatların en ağırını ama o gün değil, başka bir gün atıldı o tokat kendisine.
    47 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük