"... masam ki şuracıkta solgun bir köy akşamı
bir uzun yoksul, bir başka yoksul
düşer ellerim bir çağın artıklarına
çatalımda kemikler, ölü gözleri
ve iniltiler, çığlıklar
benden bir şey sorulamaz gibiyim. biri gelsin şu tabağımı kaldırsın
çatalımı da
iğrenmenin, tiksinmenin en eskisiyim
iki eşya arasında bir hiçlik
ne iskemle, ne masa, tam orda tökezlenirim..."