didem madak

entry218 galeri video2
    168.
  1. didem madak, 2011'de daha 40 yaşındayken hayatını kaybeden, o kısacık ömrüne sığdırdığı acı dolu şiirlerini çoğu kişinin bilmediği, bize annesizliğin ağızda nasıl bir tat bıraktığını şiirlerinden hissettiren şair. küçük yaşta annesini kaybetmiş ve bu annesizliği onu buruk bir şair yapmış, "artık bütün üzgün oluşlarımın adı: anne." demiş. neredeyse şiirlerinin çoğunda annesinden bahsetmiş. sevgili anneciğim şiirinde şöyle diyor:

    "sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem
    duvarlara hep senin resmini çiziyor
    dili geçmiş zamanda birçok resim,
    hep gülümsüyorsun
    aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
    ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında
    durmadan soluyormuş gibi."

    annesinin adını kızına vermiş ve kızının, füsun'un, doğduğu günün, kendisinin doğum günü olduğunu söylemiş. kızı için bir de bir mektup yazmış.

    "canım kızım
    sana mektup yazacağım. çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. saçıma tutuyorum. bakın yakışmış mı diye soruyorum. sonra yaprakları havaya savuruyorum. ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis!

    canım kızım, cehaletimden şair oldum… annesizlikten. sen sakın şair olma!”

    en sevdiğim şiiri ise iris'in ölümü adlı şiiridir. "keşke ismim iris olsaydı, keşke ismim herkese
    sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı."

    "bugün kalbimi eski bir plak gibi
    öyle çok tersine çevirdim ki

    bazı şarkılar vardır
    cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
    uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
    deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
    o zaman bir yavru yengece bakan
    insanların şarkısı olurdu o şarkının adı
    keşke ismim iris olsaydı
    keşke ismim herkese
    sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı

    bazı şarkılar vardır
    ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
    işte o ellerimle herkese
    çamurlu şiirler uzatsaydım
    hepsi çok kirli olsaydı tanrım

    bazı şarkılar vardır
    kırmızı akşamsefalarını anlatır
    karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını
    komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
    geceyi onlar bahçeye taşırdı
    ben ne zaman öleceğim tanrım
    sabah olunca mı
    keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım
    irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
    ismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi
    şu odanın ortasında dursam
    saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım
    artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum

    bazı şarkılar vardır
    kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
    kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
    o şarkının adı
    ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı
    keşke ismim iris olsaydı
    keşke ismimin bir anlamı olmasaydı

    herkes çıkarsın kalbini
    o çirkin mücevher sandığından
    ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım"

    umarım annene kavuşmuş ve artık çiçekli şiirler yazıyorsundur.
    5 ...