devam etmekte fayda var aslında, bu tipi eleştirenler ile bu gruba mensuplar arasındaki ayrımın silikleştiğinin farkındalığı gerekiyor çünkü bize. akılları kirlenmiş, politik olarak kokuşmuş zihniyetlerin toplumu kirlettiği ve çürüttüğü apaçık. buna karşı çıkmayıp siyaset yapmanın gereksizliğine kapılanlar kirli akıllarına rağmen ve kara yüzlü hareketlerine rağmen hadlerini aşan büyüklükte konuşmaları zaten bu tarz hareketlerin işidir.
örneklere başvurarak somutlama yöntemine gitmek en iyisi. işte çok basit bir olay: piyasanın keskin bir savunucusu olup, halkçılıktan bahseden ve halkın temsilcisi olduğunu iddia edenler türkiye'de her daim iktidarda olmuştur. ama nasıl siyaset size? ciğeri beş para etmezlerden biri olarak buna karşı çıkmayı bir görev biliyorum. bu rezil zihniyetin halkçılığını her gün duymaktan artık içimize gına gelmedi mi? mecliste mütehaatlerin partisi var, şeyhlerin, şıhların, ağaların, zenginlerin hep partisi var, temsilcisi var ama bir tane de işçi, yoksul köylü, aydın, öğrenci gibi çeşitli emekçi katmanları ve ülkesine sahip çıkanların temsilcisi olmaz mı? bunlar mı halkçı. toptan bunlar halkın iradesine karşı gelenler ve yalanlarla kandıranlar.
ikinci bir örnek. muhafazakar ve milliyetçi kesilen ve bir belgeselin çekiminde toplanan öfkeli kalabalık boğazlardan vızır vızır amerikan gemileri geçerken nerelerdeydiler sormak lazım. hangi parti ses çıkardı buna? kuru gürültüden öte kim bir şey yapmak istedi gerçekten! sıfır. çünkü bunlar yalancı ve riyakarlar. toplumu da böyle yapmak istiyorlar. örnekler bu yüzden çoğalıyor. kaçak yapıların altında çoçuğu ölüp ses çıkarmayanlar, sosyal hakları elinden alınıp sokağa dökülmeyenler ile toplumun aklının bulandırıldığı bir dönemden geçiyoruz. ve çürümüş siyasetin parçaları olan sizler çözüm ve istikrar umacılığı yapıyorsunuz. şimdilik el altına alınan hesaplarınız elbet bir bir sorulur, hani siz kadere inanlar bunu görürsünüz der ve başka bir şey demem.