bir kaç saat önce Instagram'da gezinirken oky'a (çizer kendileri) denk geldim. biraz inceledim adamı, sonra bir zamanlar uykusuz'u okumama neden olan net çizgilere sahip ersin Karabulut'u aradım heyecanla.
gitmiş ülkeden anladığım kadarıyla...
hayatını, hislerini, geçmişini çizen birisi olduğundan tanıdık geliyor ersin Karabulut çoğu insana. sandık içi 1-2'leri bir solukta bitirdiğim için bazen çay kahve içerken anlatılanlar gibi, bazense rakı masasında anlatılmış hikayeler tadında tanıyorum adamı sanki. bir hikayesinde aslında kendinin de insanları üzen, çizdiği insan kadar hassas olmadığını dile getiren biri. kim insanları kırmaz ki?
gitmesine üzüldüm biraz... kendisiyle çok vakit geçirdim, haberi yok tabii. kaçmış kurtulmuş aslında. kitap çıkarma amacıyla Fransa'ya gitmiş. yeraltı öyküleri için çalışıyormuş şimdi. inanılmaz bir istekle beklediğim kitap üstünde çalışmasına çok mutlu oldum.
ellerine uzun uzun dalıp gitmelik, annesinden korkan yaramaz çocukları andıran, kırmızı bir balonun takip ettiği kıvırcık çizer. umarım istediği her şey güzellikle olur.