latife hanımın 91 yıldır gizlenen mektubu

entry25 galeri
    10.
  1. bugün 18 yaşındaki kızlarımızdan daha düzgün cümleler kurabilmiş. gerçekse.

    sevr imzalanmıştı bilirsiniz. kayseri doğu sınırımız, bursa batı sınırımız olarak görünüyordu. istanbul'a sınırımız yoktu. istanbul sembolik olarak başkentimiz olmaya devam ediyordu oysa. sevr'i imzalayanların başına sonra ne geldi? atatürk'ün kararıyla idam edilmediler mi? atatürk'ün kararlılığı olmasa sevr'i hangi güç tabir yerindeyse yırtabilecekti? bu anlaşmayı uygulanmaktan kim alı koyabilecekti? komutansız bir millet mi?

    (TBMM, 7 haziran 1920'de, istanbul'un işgal edildiği 16 mart 1920'den itibaren istanbul hükümetince yapılan bütün antlaşmaların geçersiz sayılacağına karar vermişti. bu doğrultuda sevr antlaşması'nı da geçersiz saydı. 19 ağustos 1920'de, tbmm, sevr antlaşması'nı kabul edenlerle, antlaşmayı imzalayanları "vatan haini" ilan etti. 7 ekim 1920'de ankara istiklal mahkemesi, sevr'i kabul eden damat ferit ile imzalayan hadi paşa, rıza tevfik ve reşat halis'i idama mahkum etti.)
    kaynak: https://www.sozcu.com.tr/...ine-suikast-sevr-1962635/

    bilimsel ve kaynaklı konuşmanın zamanı geldi.

    tarihimi 18'lik bir amlıdan dinlediklerimle öğrenemeyeceğimi bilmenizi isterim.

    kaynağı aşağıda bağlantı olarak bulabilirsiniz.

    istanbul Hükümeti sevr'i imzalıyor.
    (Osmanlı delegeleri bir Fransız gemisiyle Fransa’ya gönderildi. Paris’te antlaşmanın hükümlerinin yumuşatılması için yapılan son rica reddedildi. 433. md. ve eklerden oluşan Sevr 10 Ağustos 1920’de imzalandı. Bu anlaşmayı itilâf Devletlerinin yanısıra, Yunanistan, Japonya, Ermenistan, Belçika, Hicaz, Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve Çekoslovakya da imza ettiler. Miras ortadaydı artık, bölüşülebilirdi.)

    Ankara hükümeti yırtıp atıyor.
    (Sevr, I. Dünya Savaşı sonrası imzalanan barış antlaşmalarının en ağırıdır. Kin ve intikam kokar. Türkün ana yurdunu parçalar, yapay devletler oluşturur. Türk’e hayat alanı yoktur. Bu Antlaşma, TBMM Hükümeti tarafından reddedilmiştir. Mustafa Kemal ise, 17.01.1921’de United Telgraph muhabirine verdiği demeçte, “siyasî, adlî, iktisadî ve malî bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkâr ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir” demiştir. Mustafa Kemal şöyle der: “Oysa Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir”.)

    atatürk ve önderliğinde kurulmuş olan ankara hükümetine sahip olmasak, bizim padişahçılık oynayanların devleti getirdiği hal bellidir.
    (Kurtuluş Savaşı’na rağmen ingiltere sonuna kadar Sevr’i uygulamaya çalıştı. Büyük Taarruz’un dördüncü günü, Atina’daki ingiliz Maslahatgüzarı, Lord Curzon’a çektiği telgrafta, “ingiliz arslanı sayesinde kral Konstantin’le kraliçe Sophia’nın Ayasofya kilisesinde taç giymelerini sabırsızlıkla beklediklerini, istanbul’un Yunanlılara devrinin Doğu Sorunu’nun tek çözüm yolu olduğunu, Sevr’in 36. md.nin de bunu ima ettiğini” yazıyordu21. Ertesi gün Başkomutanlık Meydan Muhaberesi kazanıldı. Ama 7 Eylül sabahı Lord Curzon, “Anadolu’da Yunan başarısızlığı bizim Avrupa politikamızı terk etmemiz için bir neden değildir” derken, Koloniler Bakanı Churhill ve Başbakan L. George, “ne pahasına olursa olsun Boğazların Kemalistlere kaptırılmayacağım, ingiliz kara ve deniz askerlerinin tüm güçleriyle silahla karşı koyacaklarını” belirtiyorlardı.)

    http://www.atam.gov.tr/de...vri-bilmek-lozani-anlamak

    -----

    ve ayrıca aynı bağlantıda bulabileceğiniz, vahdettin'in tutumu
    (itilâf Devletleri, hazırladıkları tasarı üzerinde, “Boğazlar Komisyonuna bir Osmanlı temsilcisinin alınması dışında hiçbir değişiklik yapmayacaklarını” belirterek, antlaşmanın imzası için Osmanlı delegelerine 27 Temmuz’a kadar süre verdiler: “Eğer Osmanlı Hükümeti antlaşmayı imzadan kaçınır veya Antlaşmanın maddelerinin yürütülmesini sağlamak konusunda güçsüz bulunursa, Müttefikler bu kararı yeniden inceleyecek ve bu defa Türkiye’yi Avrupa’dan sonsuza dek kovmak durumuna girebileceklerdir. Osmanlı Devleti’ne bu antlaşmayı kesinlikle kabul etmesi için 10 gün süre verilmiştir”15.Bu ültimatom karşısında TBMM 18Temmuz’da Misak-ı Millî sınırları içindeki vatan ve milleti kurtarmak için ant içti. 22 Temmuz 1920’cle Yıldız Sarayında Padişah Vahdettin’in başkanlığında toplanan Meclis-i Ali, Bakanlar Kurulu’nun 20 Temmuz 1920 tarihli tutanağını okudu. Tutanakta16 şunlar yazılıydı: “Osmanlı Saltanatı ve Hükümeti bugün iki olasılık karşısında bulunuyor: Ya antlaşmayı reddetmek, ki bu halde Osmanlı Saltanatına ve Hükümetine son verilir. Varlığı 700 yıla yaklaşan eski ve yüce Osmanlı Saltanatı sonsuz parlak geçmişiyle çökerek, yüreğimizin birlikte çarptığı tüm islâm dünyasının yüce çıkarları, Osmanoğullarının Saltanat ve Hilâfeti felâketli yıkıntılar altında yok olup gidecektir. Savaş geri gelecektir. Ya da kabul edilirse istanbul Osmanlı Saltanatı ve islâm Hilafeti başkenti olarak kalmak üzere küçük bir Devlet varlığını koruyabilecektir… Düş kurmalarla ve olmayacak şeyleri kafamızdan geçirmekle uğraşılacak zamanlar geçmiş ve tüm ağırlığıyla önümüzde duran yıkımın ciddiyetiyle orantılı önlemler alınması zamanı gelmiştir… hiç olmazsa Istranca-Çatalca çizgisinin önceki sınırımız olan Midye-Enez’e kadar çıkartılması izmir’in Hamburg kenti türünden özgür bir kent konumu ve kendine özgü yönetiminin kabul edilmesi, kabul edilmezse izmir-Trakya’nın uluslararası yönetime geçmesi gibi küçük değişikliklerin bir kez daha Yüce Barış Meclisi’nin insaf ve hakgözetirlik duygularına sunulması uygun görülmüştür”.)
    3 ...