"siyah beyaz düşlerimde seni hatırlarım
bomboş ellerimde seni duyumsarım
sensiz gecelerde sensiz ağlarım
sonsuz gecelerde sensiz ağlarım
fırtınalar sabahında doğan günü duyumsarım
mevsimlerin en sıcağında susuzluğa kanarım
yitip giden insanlara, dostlarıma ağlarım
yanlış zamanlara, sensizliğe ağlarım
nedensiz sorgusuz bir rüya gözlerimde
nedensiz sorgusuz bir duvar benliğimde."
gerekiyor bazen, bir şeylerden gitmek gerekiyor. hep aynı kalmamak gerekiyor, rutin olmamak lazım geliyor. bir zamandan sonra alışkanlık yaptığın ne varsa gitmek gerekiyor, en sevdiğin şarkıdan gitmek, seni en çok mutlu eden kitaptan, en çok duygulandıran anılardan, en çok sevdiğin, ne olursa olsun yanında olmak istediğin insandan gitmek gerekiyor. hafızana attığın ne varsa çirkine kötüye dair, atmak gerekiyor. bir silkelenip kendine gelmek gerekiyor. gitmek kimi zaman gözyaşı getiriyor, kimi zaman hissizlik. ama mutlaka öğretiyor sana her güzel şeyin sonunun olduğunu, her güzel şeyin sona ereceğini bir gün. e sadece sen gitsen iyi, sen kalmışken karşındaki gidince daha çok çöküyorsun belki, öldürmüyor ama iyi de hissettirmiyor. ama şu da var, mutlu muydu ki gidenler kalanlardan ya da en çok kalanlar mı daha üzgün, daha salan?
alacaksın sırt çantanı, gideceksin. seni kimsenin tanımadığı, kimsenin kıramayacağı, üzemeyeceği yerlere. binip bir otobüse ya da trene, uzun sürecek ama böyle, ki gittiğini anlayacaksın, kazıyacaksın aklının her bir köşesine. göreceksin nasıl gittiğini, nasıl vazgeçtiğini. gittiklerine de değecek ama, hani öyle dümdüz gideceksin, kimseye bir şey söylemeden, kimse anlamadan. birden yok olacaksın insanların hayatından, kimse anlamayacak, kimse duymayacak, sanki hiç olmamışsın gibi...
yoldaki ağaçlarla gideceksin, yoldaki şeridi takip ederek, bir yandan da şarkını dinleyerek. arkada vazgeçmekle ilgili bir şarkı çalacak, belki sezen aksu, belki de ne bileyim. yaslayacaksın başını cama, öyle gideceksin. yaslanacak omuz yok çünkü, karşılığını alamadın ki.
ya da havada uçan kuşla gideceksin, nereye giderse. özgürce, istediğin yere. sonucunda ne mi olacak, gitmiş olacaksın. vazgeçmiş ve gitmiş.
ya da karahindiba tüyleri gibi gideceksin, uçacaksın uzak diyarlara, rüzgar nereye savurursa. burdan gidecek belki de bilmediğin bir yerde açacaksın gözlerini. başka bir karahindiba tarlasında, harika değil mi?
gideceksin her şeyden, bu şehirden, sevdiklerin ve seni sevenlerden, pişman edeceksin belki sana inananları, bilmeden ümit verdiklerini. üzeceksin üzerine titreyenleri, ama üzerine titrediklerin de seni üzmedi mi? takacaksın kulaklığı ve gideceksin? gitmenin yanında en iyi ne gider ki, müzik tabi ki!
ama yine de her şeyden gitsen bile kendinden gitme olur mu?