hakkında kötü konuşulmasından değil, gerçekten kötü olmaktan kork. yavuzum yaşam standartları, md. 1.
geçtiği yolları bilmeden suçlanan çamur atılan, anlaşılmayan. ne dini ne atatürk'ü ne kapitalizmi ne de sosyalizmi içine sindirememiş sadece okumuş ve beğenmiş bunun ötesine geçirememiş insanlardan olmak istememiş hiçbir zaman. avcuna dolan sıcak kan, gözlerinden damlayan tuzlu damlalarla bir olmuş. sadece fikir takip etmekle fikir üretmek arasındaki ince çizgiyi fark etmiş. kalp kırmak zorunda bırakılmış kimi zaman. sen anayasa hukukunu arapça sanmışsın tersten okumuşsun diyenlerce aşağılanmış, hor görülmüş. tehdit edenlerin yanında olmamıştır hiç. üzerine oturduğu organı beyin yerine ikame etmişlerce sevilmemiştir. elbette insanlar sevilir, sever ama sevmeme hakkı da vardır. provakasyon yapıp bunun adına devrimcilik diyen, yaratıcı olduğunu sanan ama sadece saçmalayan adamları adam sayıp konuştuğuna da pişman olmamıştır hiçbir zaman. bir insan yanlış düşünüyorsun dediğinde; -siktir git! hadi eksi ver sen ne anlarsın dememiştir asla. esprilerini çalanları uyardığında sen kendini cem yılmaz mı sanıyorsun diyerek üste çıkma denemelirini acı bir gülümsemeyle seyretmişti. sözlüğü neden ciddiye aldığını soranlar çıkmıştı. burası sadece çoluk çocuğun kumdan kaleler yapması için kurulmuş bir platform muydu yoksa? ciddi olmazsak ne anlamı vardı ki binlerce yazar almanın bu sözlüğe? sadece geyik yapmak için mi toplanır bunca insan buraya?
solcu değildir, sağcı değildir, kapitalizmi sevmez, klavye sosyalizmine karşıdır. sadece kendisidir. devrimclikten anlayışları kahrolsun abd'den ileri gidemeyenleri hiç sevemedi. karl marx, friedrich engels... bunları da okudu. adam smith, john locke, john a. hobson... bunları da... globalizmi, marksizmi de sindirdi. emperyalizmi, kapitalizmi, faşizmi de. eşcinsel arkadaşları da oldu. acılar da çekti yüreğinin yangınında. karşıt fikirlere dair hiçbir şey bilmezken çok şey biliyormuş gibi yapanlara kızdı hep. her müziği de dinledi ve düşündü üzerine. kötüydü kimisine göre. kimisine göre ise tartışmaya bile değmezdi. kimine göre tarikatçi, kimine göre laf sokmak için kendini paralayandı. fakat yaşadıklarını devasa başlıklar açıp dikkat çekme peşinde değildi başkaları gibi. eşitlik diye ağlayıp karşıtının kafasını ezmek için uğraşmadı sahte eşitlikçiler gibi. eşcinselleri sırf karma uğruna heteroseksüellerin üzerine çıkaranları gördü. aynı adamlara eş cinsel dediğinde inanılmaz ithamlara ve hakaretlere maruz kaldı. neden bu kadar kızdın? dedi insanlara birer birer. olmaktan hoşlanmıyormuş aslında onlar o çok övdükleri şeyi. bentley hastası bir adamın bentley sahibi olmaktan hoşlanmaması gibi...
sevemedi sahteleri. sevemedi içinden geleni haykırmak yerine iki oy için ruhunu satanları. işte bu yüzden de sevilmedi çoğu zaman. sevenlerininse yeri her zaman sevilenler olarak bulunacak yüreğinde. sağlıcakla.