"elalemle uğraşmak çok zor, sırf bu yüzden Ali'ye(akrabası) oynatacağım çocuk rolünü" cümlesinde de açık seçik ifade edildiği gibi...bir akraba filmi...bir "kimseyi çekemem valla, tanıdıklarımı çekerim anca" filmi...ceylan familyası başrolde. bulutlar da ceylan familyasından mıdır onu bilemem. ama bulutlar güzel. bulutlar hayalgücü körükleyeci. bulutlar enfes.
"-nasıl bir film çekcekmiş muzaffer?
-bilmiyorum. para getirecek bir film olmadığı kesin..."
emin emmi bu sefer yanılıyor. gelen ödüller beraberinde paraları da getiriyor. para için yapılmasa da nihayetinde paranın gelmesi fena mıdır değil midir? of sıkıntı basıyor emin emmiyi. sıkıntı...genç mayıs rüzgarları rahatsız.
-"...mayıs ayında sıkıntı mı olurmuş be yav..."
peki nasıl bir film bu mayıs sıkıntısı? ismiyle müsemma. mayıs'taki sıkıntılar gibi. sıkıcı. ama can yakmayan. bilirsin çünkü rüzgar var , kaldır kafanı yukarı evet gördün değil mi bulutları. ve önünde koca bir yaz umudu...sonrasında eylül diye başlı başına bir mevsim.hoop dur orda. daha mayıs'tayız. bak gitti sıkıntı.
cümlenin içinde -değinmek- fiiline değinmeden geçmeyecek olmanın verdiği ufak mutlulukla beraber; değinmeden geçemeyeceğim bir husus daha var. daha sonra uzak'ta da yine paralel bir hikayede benzer diyaloglarda karşı karşıya geleceğimiz muzaffer özdemir* ve mehmet emin toprak* burda da yer yer dirsek temasındalar. Seviyorum bu ikisinin birbiriyle olan abi-kardeş, saftirik-bilge'sel ilişkisini...Neyse yine böyle bir anda; istanbul hayaliyle yanıp tutuşan, genç ve saftirik Saffet'e snopluktan uzak bir görmüş geçirmiş entel yönetmen edasıyla son sözünü söyler muzaffer:
"Millet istanbul'dan kaçmaya çalışır sen tutturdun istanbul da istanbul. Bir çok arkadaşım güneye gitti, kimi de boğaz köprüsünden atladı."