kısmen inandığım mevzu bahis. cennet cehennem saçmalıklarına inanmaktan çok daha realist ve mantıklı geliyor. ben öldükten sonra bambaşka bir ülkede bambaşka insanlar arasında yeniden dünyaya gelebilirim, sonuçta geçmişimi hatırlamıyorum sıfırdan yeniden var oluyorum ve bundan binlerce yıl önce belki yine hayattaydım ve bir adım ötesi, belki şu anki düşüncelerim o zaman da aklıma gelmiştir. bunların olma ihtimali; hayali varlıkların, zebanilerin, şeytanların, meleklerin var olduğunu düşündüğümüz bambaşka bi evreni kafada kurup ölünce oraya gideceğimizi varsayma ihtimalinden çok daha yüksektir. ciddiyim ha, öbür dünya, araf maraf saçmalıklarına gram inanmazken reenkarnasyona bi nebze inanırım çok da mantıklı gelir yani. sonsuz bir insan döngüsü mevcut nerdeyse, her gün her saniye binlerce yeni beden can buluyor. tüm bu bedenlerin eskiden de beden bulup ölmüş insanların yeni hayatları olduğunu düşünmek hiç saçma gelmiyor. burda öldüğüm saniye bir başka rahime düşme ihtimalim, başka bir hayata ve bedene sahip olma ihtimalim vardır. belki de eşcinsellerin içlerinde yaşadıkları o kimlik karmaşıklığı sürekli reenkarne olmamız sonuc gelişen " bug " lardan ötürüdür. bug derken kastettiğim şey ise şu;
evet. simülasyon teorisi dahi cennet cehennem palavralarından daha gerçekçi geliyor. özellikle geçtiğimiz binlerce seneyle son 150 sene içerisinde dünyadaki gelişmeleri kıyaslarsak; neden olmasın? 150 yıl önce buharlı makineler üretildiğinde millet çılgın atıyorken şimdi binlerce kilometre ötedeki biriyle gerçek zamanlı olarak görüntülü konuşabiliyoruz. biz insanoğulları kısıtlı beyin kullanım oranımızla dahi böyle bi teknolojiye eriştiysek, bizi tasarlayanlar nasıl bir boyutta ve nasıl bir teknoloji içerisindedir kim bilir. mmorpg oynayanlar bilir, bir karakteri 0 dan başlatır, yaratık keserek item kasarak yükseltirsin. şu an yaşadığımız hayatlara dönüp bakınca ne kadar farkımız var ki o oyun karakterlerinden? belki emotional intelligence dediğimiz duygusal zeka kavramları eksik. belki yaptıkları her şey bizim irademiz ve kontrolümüz dahilinde gerçekleşiyor ama ona o hayatı sunan aslında biziz. biz hareket ettiriyor, biz koşturuyor, biz besliyoruz o karakteri. kopyamız gibi. teknoloji geliştikçe deep mind, deep learning, neural network, artificial intelligence dediğimiz kavramlar da gelişiyor. bu kavramlar sayesinde oluşan nesne kendi ekosistemini geliştirebiliyor. öğrenme yetisi var, öğrendiklerini hayata geçirebiliyor, daha fazla öğreniyor daha fazla uyguluyor, tepkiler verebiliyor, kendi amaçlarını oluşturabiliyor. elon musk bu yüzden zuckerberg'in yapay zekayı bu kadar desteklemesine karşı çıkıyor. robotlar sonumuzu getirebilir diyor. yani biz insanoğulları bir makineye kendi ekosistemini oluşturma gücünü kazandırabiliyorsak -ki yapay organlar da oluşturabiliyoruz- ; çok daha gelişmiş bir varlık, farklı bir boyutta bizleri oluşturup, gözlemliyor olabilir. bizim algı kapasitemizin ötesinde, hayallerimizin dahi ulaşamayacağı noktalarda yer alan varlıklar olabilir. ben basit bir " allah var ulaaaa yoharda ulaaa izliyo bizi ulaa cennete alcak bizi cehennemde yakcak bizi ulaaa " kafasında olamam, istesem de olamam yani. buna biat etmek yerine, çok daha bizden olan şeyleri düşünmek daha anlamlı kılıyor şu aciz hayatımı. o yüzden reenkarnasyon da daha mantıklı, simülasyon teorisi de. kokuşmuş araplardan fışkırtılan leş öğretilerin çok daha ötesinde bir mantık kurgusu en azından.
bu başlığa gelme sebebim de o dinin beşiği olan leş ülkedeki hayatın ruhi çenet tarafından hazırlanmış videosunu görmem oldu. bir kez daha yolumun ne kadar doğru olduğunu anladım. ,
kadınlara bir böcek gözüyle bakıp kendi ırklarına dahil olmayanları dahi insan görmeyenlerin ülkesi, dinin beşiği suudi arabistan'a hoşgeldiniz.