Gidiyoruz, gidemiyoruz, problemler, umutlar v.s. derken 28 temmuz 2001 sabah 11.30 gibi Tekirdağ'ı çoktan geçmiştik. Tüm grup akadaşlarımın yüzünde yalnızca mutluluk ve heyecan okunuyordu. Bu Yunanistan'a girdiğimizde had safhaya ulaşmıştı elbette... Ne de olsa emeklerimiz yıllar sonra Avrupa yollarında idi. Yolculuğun Yunanistan safhaları gidişte ve dönüşte çok keyifli oldu. Ancak Kavala tepelerinden o güzelim denize yalnızca uzaktan bakmak bizi çıldırtmıştı; çünkü acelemiz vardı.
Feribot yolculuğu hızlı ve uyku ile geçti. italya etabı Sevan'ın cüzdanını iki ara bir derede çaldırması dışında muhteşemdi. Alplere aşık olarak geçtik Almanya'ya... Önce Münih, sonra Bamberg'de gezindik. 31 temmuz sabahı Hamburg havaalanından Ilgın, Cüneyt ve Levent'i (Demet ile Buket) alarak Wacken'a ulaştık. Bu arada minibüsün pilotluğunu tüm yol boyunca ben ve "The Boss" (Zeki Amca) yaptık. Wacken soğuk bir yer... Gidecek olanlar kışlıkları da ihmal etmesinler! Soğuk ama bir o kadar da sıcaktı bizi karşılayan manzara... Heavy metal köyünde çadır sayısı çoktan binlere ulaşmış, dev sahneler kurulmaya başlamıştı bile...Biz de kalacağımız yere yerleşip sıcak duşun ve traşın etkisiyle kendimize geldik. Biraz uyuyup yol yorgunluğunu üzerimizden attıktan sonra ortalığı incelemeye geçtik. Yemekler ise açık büfe oluşu ile kan yaptı. Organizasyon gerçekten mükemmel! Akşam çadırların arasında yaptığımız gezinti bizi sahnede neyin karşılayacağını görmemize yetti ve heyecanımızı daha da arttırdı. Ertesi gün Sevan ve Levent'le yaptığımız havuz sefası ve metalci kardeşlere ders verdiğimiz futbol maçı görülmeye değerdi :-)
Wacken'daki tek Türk, bir büfe işleten Murat idi. Bizim gelişimiz onu fazlasıyla sevindirmiş, Imbiss (büfe) bir anda KE karargahı oluvermişti. Posterler asılmış ve 24 saat KE yayını yapmaya başlamıştı çoktan. ikinci günün akşamı Itzehoe gecelerine dalmak şeklinde geçti benim için :-)
Ve 2 ağustos 2001. Büyük güne büyük bir heyecanla uyandık. Festivalin bonus günü olması nedeniyle ortalık fena halde karışıktı. Bu kargaşa organizasyona da kısmen yansıdı ve sahne saatleri ufak bir değişikliğe uğradı. Bu arada son Rock Station konserinden beri oldukça özlediğimiz Götz Kühnemund ile kucaklaşmayı da ihmal etmedik. Derken saat 16.30'da sahne hazırlıklarımız hızla ilerliyordu.
Ekipmanlar fena halde iyi ve tatmin ediciydi. Nihayet saat 17.00'de Götz'ün insanı gaza getiren ve KE'yi yücelten özel sunumu ile Wacken Open Air 2001 başladı. Gilgamesh bittiğinde kopan gürültü bir anda bendeki heyecanı sona erdirdi.
Şarkılar birbirini kovalarken alandaki kalabalık da inanılmaz bir boyuta ulaşmış, "Revolution" diye haykırıyordu. Sahnedeki diğer grup arkadaşlarım da ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar, bana göre ve en önemlisi alanı dolduran binlerce seyirciye göre mükemmel çalıyorlardı. Her şey yolundaydı anlayacağınız. Konserin sonu geldiğinde seyirci KE'nin sahneden inmesine izin vermiyordu. Fakat buna imkan yoktu; çünkü bu tip organizasyonlarda saniyeler bile programlı olduğundan onlarla vedalaşıyorduk. Tabii ki yeniden görüşmek üzere... Ve tebrikler, tebrikler... Gerçekten inanılmaz bir gün olmuştu KE adına. W.A.S.P. ise iyi bir yemeğin sonuna eklenen bir tatlı gibiydi benim için.
Tüm bunları yaşadıktan sonra düşülen dönüş yolculuğu tahmin edileceği gibi oldukça buruk geçti.
Rock müziğin ülkemizdeki gelişimi açısından önemli bir olay bu tabii ki. Ancak KE'nin süregelen serüveni açısından daha da önemli... Açıkçası kendimizi ilk kez bu kadar müzisyen hissedebildik, maalesef ülkemizden binlerce kilometre uzaklıkta... Hicri, Götz, Zeki Özdil, Levent, Cüneyt, Gina, Steffi, en önemlisi değerli grup arkadaşlarıma binlerce kez teşekkür ederim.
iNANILMAZI BAŞARMADIK, ÇÜNKÜ DAHA FAZLASINA iNANIYORUZ! LONG LIVE HARD 'N' HEAVY!