cenazesindeki kalabalığı nasıl yorumlamak, ne gözle bakmak gerekir? ilahi adalet sadece onu yargılar derken yürütülen mantık nedir?
cenazesindeki kalabalık, dünyanın en sapkın topluluğunu da bir araya getirseniz oluşabilecek bir topluluktur. kalabalıklar, bulunduğu yere göre ölçeklendirilmeli. şunu açıkça söyleyebilirim, ilahi adalet dediğimiz mekanizma müslüm adlı bir terörist o topluluktan çıktı diye bütün etnisiteyi yargılarsa, imanım kalmaz benim.
usame bin ladin'le aynı kefeye konmayı, hadi daha yakına gelelim, ibda-c militanlarıyla aynı suçtan yargılanmayı kim umud eder ki?
peki oradaki kalabalık?
düşünmediğimiz pek çok nokta var.
allah bize, bir kötülükle mücadele etmemizi, gücümüz yetmiyorsa dilimizle etmemizi, ona da imkanımız yoksa kalben buğz etmemizi (yani nefreti kalpten dile getirmeyi) emreder.
şüphesiz mükafatta bir ölçü olan bu davranış, yargıda da ölçü olabilir. kötülüğü yapan, diliyle yayan ve kalben isteyen de Allah'tan karşılığını bulur.
savunmasız masumları domuz bağı ile işkencelerden geçirenlerle aynı suçtan beni yargılayan bir allah istemem şahsen.
milli şuur da, tüm bu toplumsal süreci bütün aşamalarıyla incelemeyi gerektirir. o kalabalık, basit bir aşiret mantığıyla mı toplanmış, topyekun teröristler mi, teröre en az bizim kadar lanet eden kürt vatandaşlar onlardan çok olabilir mi, şayet öyleyse terörist olarak onları damgalamak akıllıca mıdır? tüm bu sorular çoğaltılabilir.
biz büyük bir ülkeyiz. ermenisi, kürdü, lazı, çerkezi, türkü... kürdün teröristi var da türkün yok mu allah aşkına? lazın hırsızı var da çerkezin üçkağıtçısı yok mu?
mustafa kemal, bu işin sırrını bize 80 sene evve öğretti aslında. amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok.
