ılık rüzgarın esmediği, yeşil çamların kokmadığı bir sokakta yürüyorum. Her zamanki gibi karanlık, yerde sokağın ışıklarını yansıtan su birikintileri ve klişe olmadığını iddia eden yorgun iki köprücük kemiği... yürüyoruz hep beraber ah diye nefes verdiğim bu dumanlı sokaklarda. kaybolmadığımdan adım gibi eminim; sadece evin yolunu göremiyorum, ama biliyorum eve doğru gittiğimi...
Çalılıklardan gelen kirpi seslerinin bile korkutucu olmaya başladığı bu sokaklarda, günün her saatini yalnız ve sessiz geçirdiğimi hatırlıyorum. Eskidendi, çok eskiden. Şimdiyse her yanım dağ suyu ve güneş yanığı; yanlış yoldan bana kalan iki hatıra. Biri gözlerimden, diğeri sırtımdan; bu acılar hiç dinmeyecek sanıyordum.
insanın hatıralarla arkadaş olması ne acı, sokakların kirpilerle dolu olması da...