erken göçtün güzel adam. çok erken... senin gidişinden sonra küçücük bedenimde yüreğime kocaman bir yer açmak zorunda kaldım. yüreğimi büyütmek zorunda kaldım, bu yokluk duygusuyla baş ederken bir yandan anneme teselli olabilmek için. bu ikisiyle bitmedi tabii. sana verdiğim ömürlük bir söz vardı. onu tutmak için yüreğimi biraz daha büyütmek zorundaydım. bununla bitmedi. sen gittikten bir ay sonra kucağıma minicik suratı, kocaman gözleriyle bana bakan masum bir melek verip "bak sen bu bebeğin teyzesisin, anne yarısısın." dediler. yüreğimin yanına bir yürek daha ekledim. bitti mi? hayır. senin yüzüne karşı konuşmaya cesareti olmayan kim varsa arkandan konuşmaya başladı. en yakın akrabalarımızdan bile darbe aldık. yüreğim yeterince büyümemiş olacak ki dayanmamaya başladı. mücadele etmeyi acıya acıya öğrendim. şimdi o kötü insanlara karşı kendimi çok güçlü hissediyorum baba. ama bir o kadar da aksi, kötü, acımasız ve tahammülsüz... kötü insanlara en yakınlarımdan çıksalar dahi acıyamıyorum çünkü. bu yüzden en yakınımdaki insanları bile kırıp döktüm zaman zaman. seni seviyorum ama sana layık bir evlat olduğumu düşünmüyorum. gelemedim bu bayram yanına. gelecektim ama beni görünce belki istemezsin diye gelemedim. belki kızmışsındır bana güçlü olmaya çalışırken acımasızlaştığım, kırıcı bir insan olduğum için. tahammülsüz ve sinirli bir insan olup çıktığım için belki artık eskisi kadar sevmiyorsundur beni diye. özür dilerim. babalar günün kutlu olsun.