[/filmden alıntı ]
60 yaşlarında bir adam 6 yaşında bulduğu bir kız çocuğunu 17 yaşına kadar bir teknede muhafaza eder. 17 yaşına girince kızla evlenmeyi tasarlayan adam karadan tekneye balık tutmaya gelenlerin verdiği parayla geçinmektedir. tekneye gelen adamlar kıza sarktıkları anda ihtiyar onları ustaca kullandığı yay ve ok ile tehdit eder. bir gün tekneye genç bir delikanlı gelir ve kızın durumunu sorgular. kız da bu gençten etkilenmiştir. genç bu kızın gerçek dünyayı görmeye hakkı olduğunu, ihtiyarın ona hapis hayatı yaşattığını düşünür ve kızın ailesini aramaya başlar. tekneye diğer gelişinde kızı arayan bir ailenin varlığından bahseder. adam kızı serbest bırakıp bırakmamak konusunda tereddüte düşer ve en son müdahale etmez. fakat tam kız giderken kızın içinde olduğu teknenin halatını boynuna geçirir ve boğulmaya başlar. kız bunu fark eder ve geri döner. sonrasında japon geleneğine uygun bir törenle evlenirler. ihtiyar kızla birlikte olmaktan vaz geçer ve denize atlar. kız cinsel birleşmeden habersiz teknede öylece uyuyakalır. fakat bir süre sonra kız sevişiyormuşçasına orgazm olur (filmin freudcu olduğunu düşündüren nokta ).
[/alıntı]
kim ki duk sanat filmleri yapan usta bir yönetmen olarak bu filmde de başrol oyuncularını hiç konuşturmadan tüm duyguyu geçirebiliyor seyirciye. bir insanı bir anda sevip ardından ondan nefret etmenizi sağlıyor. ve aynı zamanda kullandığı gerçekdışıcılığı rahatsız etmeden filme oturtuyor. ortaya da mis gibi filmler çıkıyor.