13 eylul 2008 ankara iftar zirvesi

entry46 galeri
    42.
  1. şimdi geceden portreler:

    estel: yemeğin başında sol yanımda oturan zarif hanımefendi. istatistikçi olduğunu öğrendiğimde yüreğim cız etti. gayri ihtiyari olarak "allah kurtarsın" dedim, dememle utanmam bir oldu. kabalık ettik kabul ama istatistik derslerinde ruhu derin işkencelere maruz kalmış birisinin özrünü geç de olsa kabul eder sanırım. ilerisi için beklentilerini ve yolunu çok net çizmiş bir kararlığı vardı. Allah yardımcısı olsun.

    suran: tanıştıysam da unuttum! dedim ya bunağım diye...

    herpes: tanımlanamadı.

    gothic evil: tanışılamadı.

    caylakgeldimcaylakgidicem: durduk yerde hiç tanımadığım bir çift gözün bana hesap sorar gibi baktığını hissettiren narin hanımefendi. çok genç, çok akıllı. yaşıtlarından beklenmeyecek bir eda ile muhabbetten uzak kalanları yaklaştırmaya, yakınlaştırmaya gayreti benim gibi yabanileri bile rahatlattı. her ne kadar bekleme işinin kendisi tarafından vaad edilmediğini iddia etse de yemedik yutmadık. bir adam bir gecede bir defa keklenir hanım ablam!

    purple ve redwinemania : gecenin iki organizatörü. kusura bakmasınlar ama şimdi hangisi hangisiydi ayırt edemiyorum. ikisi de son derece akıllı, efendi ve becerikli. o kadar insanı bir araya getirme gayretleri yetmemiş gibi, sözlük yazarlarının tamamı yemeklerini yemeden iftar etmediler. son derece iyi evsahipliği yaptılar ve yorgunluklarını katılımcılara sezdirmediler. bu tip organizasyonlarda sıkıntılar olacağı aşikarken hiçbir şeyden sızlanmadılar. biz çok güzel bir gece geçirdik ama onlar bu telaş içerisinde zevk alabildiler mi bilmiyorum.

    saipsiz: çok iyi "kek" yapıyor. uzun zamandır gördüğüm en güzel, en eğlenceli, en zekice şakaydı. insan ilk etapta aptal durumuna düştüğünü hissediyor evet ama keyif almadım dersem yalan olur. sözlükten şiirlerini okuduğum için bilhassa tanışmak istediğim arkadaşlardan birisi idi. şakanın intikamını şiir hakkında kafa ütüleyerek aldım. gecenin sonunda gidecekleri yere götürmek için buyur ettiğimde içimden bir ses, "götür şunları çinçine bırak, uzaktan seyret" dedi. dua etsinler ki yorgundum.

    polen: sohbet imkanı olmadı. bir ara birisiyle takma isim yakalıklarını değişmişler mi ne? polen ismini yakasında okuduğum kişi doğru kişiyse eğer, hiç tanımamasına, hiç sohbet etmemesine rağmen, güzel yüzündeki sımsıcak bir gülümsemeyle bana iyi akşamlar diledi. ben o sıcak gülücükleri hep yapmacık bulurdum. bu genç hanım, ya çok samimi, ya o da çok iyi rol yapıyor. benim kanaatim, çok doğal olduğu yönünde. peygamberimiz, yeri geldiği zaman bir gülümsemenin bile sadaka olabileceğini söyler. dilenci olsam, öyle bir sadaka isterdim doğrusu.

    enzeru: tanıştıysam da bağışlasın, çıkaramadım.

    canan saka: belki bir dahaki zirveye...

    tuba06: masaları gezerken bir müddet kendilerine de ziyarette bulundum. topluluk içerisinde çalıştığım yerin adını daha önceden duymuş olan tek kişiydi. ciddi, ağırbaşlı, asil bir havası var. bazı insanların belirli özellikleri ön plana çıkar hani, ilk görüşte de olsa bu deli dolu, bu çılgın, bu mülayim dersiniz. tuba hanımda herşey karınca kararınca gibi geldi bana. kırmayıp masalarına kabul ettikleri için teşekkür ederim.

    limon cicegi kolonyasi: petrolcü. dobra dobra ama bir o kadar da kibar bir havası var. o da tıpkı çaylak gibi kıyıda köşede kalan benim gibi sosyal fakirleri bir araya toplayıp, yabanclılık çekmemizi engelledi. inşallah güzel sohbetinden ileriki zirvelerde daha çok nasipleniriz.

    garfield: çok hınzır bir havası var. her an yaramazlık yapacakmış gibi duruyor. bir ara eşiyle gelen rs ne la'nın üstüne oynadı, eli boş döndü. gecenin sonunda benim dünya görüşüm hakkında da bir sorti yaptı, orada da baltayı taşa vurdu.

    muhallebi: hayal meyal hatırımda.

    witch: okudum birinin yakasında ama...

    fatihkul: tanıştık, selamlaştık ancak çok muhabbet imkanı olmadı. en azından bu seferlik...

    ellen: sanırım o da beni hatırlamıyordur, uzak yerlerde mi kaldık?

    rosava: başını şişirdiklerimden birisi. akşamın sonuna doğru sohbet imkanı oldu. sözlük hakkındaki isteklerimden bahsettim biraz. ne yapayım, baktım ağır-oturaklı bir havası var. dedim dert dinlerse bu adam dinler... eksik olmasın.

    beat: özür dilerim, çıkaramadım.

    fenasi kerim: kıyıda köşede durdu, fazla muhabbete girmedi. e güzelim kim sana o takma ismi al dedi ki?

    onurkul: fatihkul'un yanındaydı sanırım, sohbet başja bahara...

    walter klemmer: resmini görsem tamam bu diyeceğim ama...

    aria galactica: takma ismine en çok uyum sağlayan kişilerden birisi idi. sohbet başka buluşmaya.

    ogzi: ne kadar uslu efendi bir tavrı var bilemezsiniz. misafirlikte tatlı çocuklara "sen bizim çocuğumuz olur musun?" diye sorarlar ya, neredeyse "sen benim kardeşim olur musun?" diye soracaktım. tekrar karşılaşmak nasip olur umarım.

    xargn: okudum bu ismi de birinin yakasında. görsem... özür dilerim. bir anda o kadar insanla tanışınca zor oluyor be mübarek.

    umarsiz arsiz: ihtiyarlık bir bahane olur mu?

    ck 06: takma adına bakıp, "angaralıyım" demiş başka da bir şey dememiş diyorsanız yanılıyorsunuz. sıradan bir isim gibi gelebilir ancak suret hiç de öyle değildi.

    nevai: bütün gece etrafı süzüp durmadı elbette, kendini de izledi. biraz tedirgin, çokça gözlemci, vakit ilerledikçe neşelenen bir havası vardı. içinden, "ne güzel adamlar bunlar be!" dedi.

    exelance: tanışsam bir reverans gösterirdim.

    chewezingeer: nasip!

    sohodo: ya nasip!

    inkpinkzink: benim gibi tedirgin olanlardan birisi. benim tedirginliğim de onun kadar belli oluyor muydu dışarıdan bilemem. almış yanına da sınıf arkadaşını gelmiş. çok güzel saçları var. henüz çok genç, umarım yeni başladığı iş hayatı istediği gibi gider. "nerede çalışıyorsun" sorusuna semt ismi söyleyerek cevap vermesi de tedirginliğindendi sanırım. farkında olmasa da ürkekliğimi benimle birlikte paylaştığı için teşekkür ederim.

    peachy rouge: ilk bakışta inkpinkzink gibi tedirgin sandım onu da. arkadaşının koltuğunun altına sığınmış gibi bir havası vardı. zira, inkpinkzink masanın kalabalık tarafına oturmuş, kendisi uç tarafı seçmişti. masanın diğer tarafına geçtiklerinde de aynı şekilde oturdular. o iyi fotoğraf çekiyor olabilir, biz de iyi gözlemliyoruz.

    mystery veluthien: bağışlayın, bir dahaki sefere...

    zsmart: (bkz: izmir/#3699962) bu yazım armağan olsun ona. günün birinde, pasaport iskelesinde benim yerime de bir çay içerse, aklına getirsin. "bir garip, adam yan masadan izmir lafını duyunca densizlik edip muhabbetin ortasına sıçramıştı", desin. denize, uzaktaki boşluğa ve martılara bakıp, "burda yalnız bir adam neyi düşünür ki" diye düşünsün.

    jadeh: bir dahaki sefer inşallah.

    onikiortaliharitametoddefteri: ben olsam etiketin parasını kendisinden alırdım. üstelik boyu da adı kadar uzun. sohbetinden ilerleyen buluşmalarda nasipleniriz artık.

    rs ne la + 1: güler yüzlü, tatlı dilli, mutlu mesut bir aile babası. allah bahtlarını açık etsin. hanımefendi her ne kadar garfield'a renk vermemiş olsa da oraya bizzat gelip beyefendinin bir yaramazlık yapmasını en başından engelliyordu. onu da yedik sanmasın. sen hem adamı tek başına gönderme yemeğe, hem de "bulsun, canı sağolsun" de. sen olmasan bulacak belki ama jandarmanın kolunda kelepçeli mahkumlar gibi her zirveye öyle geliyorsa epey bir şansa ihtiyacı var.

    deli bozgun dolu dizgin: toplantıdan evvel yazışmıştık. yemekte fazla muhabbet imkanı olmadı. vaktim olsa gezdirmeyi, ilgilenmeyi çok isterdim. malesef çalışıyordum. umarım bir dahaki sefere ankaralı yazarlardan birisi olarak gelenlere daha iyi evsahipliği yapma fırsatımız olur.

    deeplomatt: geldiyse bile görmedim. sanki trenden hiç inmemiş, tren mekanın içinden el sallamış da geçmiş gibi...
    trix: bu arkadaşla da tanışamadık. sanırım bu da makinistti.

    koca haydar: geldi, yedi, gitti. derdim yetmiyormuş gibi derdime dert ekledi. canı sağolsun.

    kediye kafa atan mücahit kedi: şöyle uzaktan bir süzdüm. içimden dedim ki: "ben de bu ebatta bir fare olsam önüme gelen her kediye kafa atarım." her an gülmeye ve güldürmeye hazır bir havası var. adam "a" dese gülmem gerekiyor gibi hissettim. neşesi her daim bol olsun.

    gore gori chapa tipa rota hey: daha adını söylemeyi bitirmeden içimden iki göbek atasım geldi. şimdiye kadar duyduğum en orijinal ve neşeli isimlerden birisi. çok samimi, çok içten, çok candan ama hepsinden daha fazla çok iyi bir dinleyici gibime geldi. ya da benim çenem düşmüştü o sıra. elektrikli gitar çalıyormuş arkadaş, bir ara "aman dikkat et, çarpılma" diye tembihliyecektim ama unuttum. davet ederse en yakın zamanda dinlemek istiyorum.

    ayrıca;

    danışman arkadaş, bayburtlu hanımefendi, sınav dergisinde editörlük yapan arkadaş, ismail aq, mülayim, şapkalı hanımefendi, şimdiye kadar tanımşanmamış uzun saçlı hanım ve cehennem tanrısı da gecedelerdi. onlara da selam olsun.

    ben nevai
    uludağ sözlük haber merkezi ankara
    zall?

    not: unutkanlıklarım için hoşgörünüze muhtacım.
    14 ...