türban

entry928 galeri video3
    338.
  1. aileleri tarafından türban çıkartma izni verilmediği için, ülkemizde bazı kızların okula gitmeme sebeplerinden biridir türban...

    örnek: komşumuzun kızı.
    komşumuzun kızı okutulmadı.
    ev dışına zor zar çıkan, beni balkonda veya herhangi biryerde gördüğünde yüzüme bile bakmadan kaçıp giden, evimize misafirliğe gelmesine rağmen bir kere bile sesini bile duymadığım, kısacası; ailesinin baskısı yüzünden insan gibi yaşayaman bir kız bu.
    sonra öğrendim*;
    aslında o da istemiyormuş türbanı, çıkarıp atmak istiyormuş, ama bunu her dile getrişinde ; 'öyle bir hakkı olmadığı', 'bir erkeğin onun saçlarını görmesi halinde, ailenin namusunun zedelenebileceği' saçmalıkları dile getiriliyor, yüzüne vuruluyormuş annesi tarafından.
    şansı da yok zaten, girdi bir kere bu işin içine...
    daha yaşı 15 halbuki zavallımın, zaten büyüyünce de beyni tamamen yıkanmış olacak ve türbanın güzel bir şey olduğunu, türbanı sevdiğini, türbanıyla bir bütün olduğunu sanmaya başlayacak.
    hatta okusaydı eğer; ona 'türbanını çıkar' demek bir küfür olacak,
    eğitim hakkını bilip imansız diye ntelendrdikler türban karşıtları insanlara karşı baş kaldıracak, 'biz de özgür olmak istiyoruz, üniversiteye türbanla girmek istiyoruz' diye türban için kavgalar verecekti.
    belki de siyasi simgeyle okula gelmek istediği varsayılarak, suçlanacaktı, kötülenecekti bazı insanlar tarafından.

    ama, okusa da, türbanla okula girse de, türbanıyla devlet dairesinde çalışsa da, hiç bir zaman özgür olamayacağını bilmeyecek.

    bir gün; hiç görmediği, kendinden yaşça büyük bir adamın ailesiyle birlikte kendisini istemeye geleceklerini öğrenecek.
    geldikleri gün de; en güzel türbanıyla çıkacak onların karşısına, fakat; konuşması yasak olacak, kahve yapıp getirecek sadece, görgü icabı da müstakbel erkeğinin yüzüne hiç bakmayacak.
    ve babasının, müstakbel kayın ailesine, 'işte kızımız da bu efendim; çok namusludur, evden dışarıya hiç çıkmamıştır, okumamıştır, ev gezmesinde yan komşumuz okan'ın dahi elini sıkmamıştır...' lafını da söylediğini duyunca, ortalığa 'iyigeceler efendiler' diyerek odasına çekilecek.

    sonra aileler tarafından yapılan, ilahi müzik çalınan br düğün eşliğinde evlenecek o tanımadığı adamla.
    belki düğün ortamında çok erkek olduğu için rahatsız olacak ama, o gece ilk cinsel deneyimini yaşayacağı ve baskıcı ailesinden tamamen kurtulacağı için çok mutlu hissedecek kendini ve abartılı mutlu bir yüz ifadesi takılı olacak yüzünde.
    ve o ifade, yani evlenmenin getirdiği mutluluk, daha evlendiği gece;
    ön sevişmesiz, romantizmsiz, acı veren bir birlikteliğin ardından gözlerinden siliniverecek ve kendinden utanmaya başlayacak, allah'a ihanet ettiğini zannedecek, abdestini alıp yıldızlara bakarak bütün gece ağlayacak...
    alışacak sonra ama...
    hatta; ailesinden ayrılmanın çok güzel bir şey olmadığını, babasının davranışarının aynısını kocasının da gerçekleştirdiğini; 'evden çıkmama', 'komşularla konuşmama', 'haklı olsa dahi cevap vermeme' gibi bazı saçma- salak yasaklamaların hala devam ettiğini anlayacak.
    kocasının; emrinden çıkamayacak, gözlerine bakamayacak, saçlarını okşayamacak, evlenmesine rağmen hayellerindeki aşkı yaşayamayacak yani...

    özgürlük bu mu sizce?
    aile baskısı, mahelle baskısı yokmuş, anlattığım insan sırf alesinin baskısı yüzünden türban takıyor, türbanlı olmasa çok daha mutlu olacaktı belki...
    türban sadece bir bez parçasıdır diye tanımlama yapmak da yanlıştır.
    türban; insanlara takılan bir tasmadır, insanlığı içten içe yok eden çok büyük bir tehlikedir.
    özgür olsaydı belki, o zarif ve narin eller;
    normal insanların ki gibi hareket edebilirlerdi; kalem tutabilirlerdi,
    başka eller tutabilirlerdi, kısaca; bulaşık yıkamak, yemek yapmak dışında bir şeyler de yapabilirlerdı...

    jean de la fontaine'ın köpek ile kurt isimli, bu konuyla ilgili bir fabılı vardır.
    türbanla değil, özgürlükle ilgili bir fabl...
    yanlış hatırlmıyorsam şöyleydi:

    bir gün zayıf ve aç bir kurt; iri yapılı ve besili bir köpekle karşılar.
    köpeğe sorar, 'insanlar sana çok iyi bakıyor olmalı, peki sen onlar için ne yapıyorsun?' diye.
    köpek, 'sadece gelene gidene havlıyorum' der.
    kurt bunun üzerine 'ben de çalışabilir miyim?' diye sorar, sorarkende köpeğin boynundaki tasmasını görür.
    'tabi çalışırsın' diye cevap verir köpek ve ona verilen etlerden, sütlerden, ağız sulandırıcı şeylerden bahseder.
    ama kurt vazgeçtiğini söyler ve bir an bile 'köpek olmalı mıydım?' diye düşünmeden dağlara doğru yola koyulur.
    belki açlıktan ölecektir ama, en azından özgürce ölecektir.

    ben de şöyle bir kıssadan hisse ekleyeyim:
    bazı insanlara, kurt'a tanındığı gibi sonradan bir seçenek sunulmuyor, evde doğan köpekler gibi
    bağlanmaya mecbur kalıyorlar ne yazıkki...
    sonradan evcilleşmiş kurt sayısı, yani alesi türbanlı olmayan türbanlıların sayısı çok olsaydı, ben 'tamam, türban iyi bir şey olabilir' derdim,
    fakat türbanlıların %95'i, ailesi de türbanlı olan insanlar.
    kim ne derse desin, bir aile baskısı var yani ortada...
    2 ...