"Ezan" adlı şiiri okurken çocuk aklıyla anlam verememiştim; o tokat ne içindi, o sorular ne içindi, Şermin neden o kadar korkmuş ve utanmıştı?
Şimdi o kadar iyi anlıyorum ki tevfik Fikret'i.
"Babacığım geçen sabah
Beni çağırdı, dedi ki;
“Nedir ‘Hayya alel-felah?”
“Ezan,” dedim. “Ezan peki;
Ezan nedir, bilir misin?
Bakıyordum hazin hazin
Babam, niçin bilmem güldü,
Tekrar etti: “Nedir ezan?”
Başımdan buzlu su döküldü
Bana babam, her zaman
Böyle şeyler sorarsa çok,
içeride bir soğukluk,
Hissederim, bütün kanım
Damarımda donar birden.
Soruyordu o: “A canım,
Hiç ezan duymadın mı sen?”
Duymadım mı? Sabah, alşam
Dinliyorum; büyük babam
Bana abdest aldırdı da
Camiye bile götürdü.
“Ya ne yaptın sen orada?”
“Namaz biraz uzun sürdü
Uyuya kalmışım ben de
Maksurenin köşesinde.”
“Camide hiç uyunur mu?”
Dedi babam dargın dargın
Anlatamam o korkumu
Titriyordum… Hâlâ bakın
Nasıl çarpıyor yüreğim
Hep bildiğim, bellediğim
“Allahümme Salli’leri
Sayıyordum, çünkü tokat
Mini minicikten beri
Hiç de hoşuma gitmez… Çat!
işte indi… Of, yanağım!
Şimdi babam adım adım
Söylenerek gidiyordu,
Uzaklaştı artık sesi
Benim de göz yaşım durdu.
Çünkü ezan meselesi
O adımlarla beraber
Uzaklaşıp gitti: “Eğer,”
Diyordum, bey baba şimdi
“Ezan nedir?” diye tekrar
Gelip dikilirse… “Haydi
Sen de,” dedim, bu ne kadar
Korku? Baban canavar mı?
Onun gibi baba var mı?
Fakat tokat yanağımda
Sızlıyordu; o gün, bu gün
O dargın ses kulağımda
Ezan okur; ben büsbütün
Uykudan geçmedimse de
Maksurenin köşesinde
Gözlerim uyku görmüyor.
Zaten büyük baba artık,
Camiye de götürmüyor
Onu da aldı mezarlık.
Şimdi o cennet bağında;
Nineciğim sağında.
Ona da bir taş dikildi
Dün görünce mezarını
O tokadı hatırladım
Yanağım yandı, ağladım.
Babam hemen koşup sildi,
Gözlerimin yaşlarını."