Nash' in "Oyun Teorisi" içerisinde basitçe şöyle ifade edilebilir: hiç bir oyuncunun pozisyonunu değiştirmek için dürtüsü, isteği bulunmadığı denge noktasıdır.
Yani, belli bir uğraş sonucu (y,y,y) konumuna geldiniz, eğer dahil olan bütün oyuncular bulundukları yerden memnun iseler, oyun burada bir dengeye gelmiş demektir.
Asıl mantık, Adam Smith' in düşüncesi olan "Rekabet durumunda kişisel hırslar ortak çıkarlara hizmet eder" mantalitesinden alınır ve bu mantalite üzerinden hareket eden bir grup için "En iyi sonuç için gruptaki herkesin kendisi için en iyi olanı yapması gerekir" eylemini biraz daha değiştirip "Sadece kendisi için değil, hem grup için hem de kendisi için" gibi bir eklenti de bulunur.
Filmden gidersek: Yani kimse asıl güzele yönelmez ve herkes az güzele yönelirse, ne çıkar kavgası olacak, ne de az güzeller kendilerini 2. plandaymış gibi görecek.
Peki buna AB' nin temellerini atan adam olan Jean Monnet nasıl yaklaşmış?
"Almanya ve Fransa' nın çelik ve kömürde egemenliği ele geçirmek için bu kadar çok savaşması iyi değil. Özellikle de belli ve sınırlı kaynaklara sahip Avrupa ve "Saar Havzası" için. Biz bu kaynakları ortak kullanalım, birlik içerisinde güçlü olalım ve ortalık şenlenşin" yani egemenliği, asıl olanı, kömür ve çelik üzerindeki egemenliği paylaşalım.
Asıl olan mantığın, Adam Smith' ten bu yana gelen, Oyun Teorisi ile şekillenen süreçte, bizi götürdüğü sonuç şu: "Hm grup için hem kendin için küçüklere yoğunlaş büyükleri paylaş".