önce gerici ve yobaz osmanlı döneminde kısaca dersim alevilerine bakış. ardından cumhuriyet döneminde bakış ve yaşananlar. yazının tamamı alıntıların birleştirilmesinden oluşuyor. yorum yoktur.
Osmanlı Devleti döneminde hem isyanlarla hem de eşkiyalık, yağmacılık gibi tutumlarla öne çıkan Dersim halkı için Osmanlı'nın rapor ve yorumu şöyleydi:
"1899 yılında Müşir Şakir Paşa: "Eşkiyalığın nedeni fakirlik ve ihtiyaçlardır" derken 1906 yılında Celal Bey aşiret ağalarının bile Anadolu'daki diğer ağalara nazaran fakirlik içerisinde olduğunu söylemektedir. Kazım Karabekir 1908 tarihli raporunda Dersim'de ekilebilir arazilerin azlığından dem vurmuş, "ekilebilir arazilerin yetersizliğinden ötürü ahali diğer yerlerde olduğu gibi kendi ekip biçtikleriyle geçinemediğinden, zanaat ve ticaret de olmadığından tabiatın bu noksanını hırsızlık ve haydutlukla telafi yoluna gitmiştir" demektedir. " (alıntı)
(Bu arada Osmanlı Rus savaşında ordunun Ruslarla harpte kullanmak ve lojistik sağlamak için yaptığı kışlalara bile Dersimliler saldırıp yıkmışlardır.)
Cumhuriyet döneminde Ankara'nın Dersim'e bakışı ise şu şekildedir:
"Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey 1926 yılında hükümete sunduğu bir raporda şöyle diyordu: "Dersim Cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin işlem yapmak ve üzücü ihtimalleri önlemek, memleketin selameti için mutlaka lazımdır. Mektep açmak, yol yapmak, refahı temin edecek fabrikalar kurmak özetle yurtlandırma ve medenileştirme yoluyla bölgeyi ıslaha çalışmak hayalden başka bir şey değildir."
Ayrıca 1930'da Birinci Umum Müfettişi ibrahim Tali Öngören ve ardından Fevzi Çakmak, Dersim'lilere kesinlikle iyi davranılmaması, kazanmaya çalışılmaması, halkın ayrı bir koloni kabul edilerek sert şekilde müdahale edilip dağıtılmaları gerektiğini söylemişlerdir.
1937'de M.Kemal ve inönü liderliğinde Dersim'e askeri harekat başladı. Seyit Rıza Türkiye cumhuriyeti'ne karşı ingilizleri yardıma çağırıyordu. "Seyit Rıza da yardım için ingiliz Dış işleri Bakanlığı'na başvuruyordu. "Dersim Generali" olarak Seyit Rıza'nın imzaladığı ve 1987 yılında ortaya çıkan mektupta Seyit Rıza yardım istese de bu yardımı bulamayacak ve mektubuna cevap tutuklandıktan sonra gelecekti. (Kaynak: Radikal)"
Harekat bazılarının görmezden gelmek istediği için bugün uydurdukları gibi anlık gelişen veya kontrol dışına çıkan bir olay değildi. Harekat planlı, bilinçli ve aşama aşama aralıklarla yürütülen bir operasyondu. M.Kemal'in çok sevdiği ilk kadın pilotumuz kahraman Sabiha Gökçen bile bombardımanlara gönüllü olarak katılmıştır.
Bu arada inönü harekata karşı çıkmamış ama o derece sert bir kıyım olmasını savunmayıp daha ziyade isyancıların ayıklanmasını ve halkın batı bölgelere dağıtılıp yerlerine Türk nüfus getirilmesini vs önermiştir. Bunun sonucunda da, " Süleyman Demirel Cüneyt Arcayürek'e vakayı şöyle anlatıyordu: "Atatürk ve Mareşal Çakmak oturmuş konuşmuşlar, Tunceli'yi temizlemek lazım geldiğine karar vermişler. inönü'nün temizlik yapmaya fazla istekli olmadığını bildiklerinden Celal Bayar'a sormuşlar, "yapar mısın?" Celal bey bize anlattıydı "Yaparım" demiş."
Bu dönem 1938 sonuna kadar sürmüş ve nihayetinde 13 bin kişi öldürülmüş, yaklaşık 12 bin kişi de sürgüne gönderilmiştir. Ayrıca kimyasal gaz kullanıldığı da kayıtlarda mevcuttur.
Bizzat dönemin şahitlerinden i. Sabri Çağlayangil'in ölümünden önce Kılıçdaroğlu ve bir grup gence verdiği mülakat ve ses kaydındaki ifade şu şekildedir: " Neticeyi söylüyorum. Bunlar kabul etmediler, mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içerisinden bunları fare gibi zehirledi. Ve yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler. Kanlı bir harekât oldu. Dersim davası da bitti. Hükümet otoritesi de köye ve Dersim’e girdi."
Bahsedilen hükümet CHP hükümeti ve M.Kemal'in otoritesidir.