"ilk olarak necdet adalı asıldı. adalı 1978 yılının temmuz ayında ankara'da, altındağ semtindeki bir evde ali demirel ve kemal ergin'ie birlikte yakalandı.
polis evde üç saatli bomba, bir askeri el bombası, bomba yapımında kullanılan malzemeler, bir dürbün ve 200 mermi bulmuştu. adalı ve arkadaşları iki kişiyi öldürmekten ve oto gaspı suçundan ankara 4. ağır ceza mahkemesi'nde, ateşli silah bulundurmaktan altındağ 4.asliye ceza mahkemesi'nde, patlayıcı madde bulundurmaktan da altındağ 2.asliye ceza mahkemesi'nde yargılandılar.
sıkıyönetimin ilan edildiği 26 aralık 1978 tarihinden itibaren dosyaları sıkıyönetim askeri mahkemelerine gönderildi. 2 ekim 1979 günü adam öldürmek ve patlayıcı madde bulundurmaktan idam kararı verildiğinde, bu kararın nasıl bir karar olduğunun en iyi göstergesi, karara muhalif üye yargıcın muhalefet şerhiydi. üye yargıç diyordu ki; 'ortada bir taksi şoförünün, daha sonraki duruşmalarda reddettiği ifadesinden başka hiçbir kanıt bulunmayan, bir suç aleti bile ortada yokken, böyle bir kararın hukuk kuralları açısından yeri yoktur.'
adalı'nın dosyası askeri yargıtay'a gitti. askeri yargıtay 2. dairesi, adalı'nın cezasını 16 temmuz 1980 günü onayladı. onaydan 58 gün sonra darbe yapıldı. yasama yetkisini eline alan milli güvenlik konseyi, yani kenan evren, tahsin şahinkaya, nejat tümer falan, 6 ekim 1980 akşamı, adalı'nın idam kararını onayladılar. darbeci generaller yasama yetkisine el koymuşlardı ama anayasa'nın 64, 353 sayılı yasa'nın 244 ve 647 sayılı yasanın ikinci maddesi yürürlükteydi hâlâ. bu hukuk kuralları da, türkiye büyük millet meclisi'nin onayı olmadan kimsenin asılamayacağını emrediyordu. iyi ama, konsey tbmm'yi feshetmişti. öyleyse?...
konsey geçici anayasa oluşturacağını, kurucu meclis'i kuracağını, en kısa sürede normal düzene geçileceğini açıklıyordu. kalıcı olmadığını anlatıyordu.
öyleyse?
öyleyse adalı'nın idamını onaylamak için yeni bir meclisin oluşumunu beklemenin ne zararı vardı?
hiç...
ama öyle olmadı. kenan evren'ler 6 ekim 1980'de adalı'nın idamını onayladılar.
adalı, 8 Ekim 1980 günü, sabaha karşı idam sephasının önüne geldi. koşa koşa çıktı iskemlenin üstüne. üç kez 'kahrolsun faşizm' diye bağırdı.
cellat ipi geçirdi.
adalı, sandalyeyi kendisi tekmeledi.
elde var bir'di...
cellat mehmet koç, at arabacısıydı. ücreti 'adalet' bakanlığı tahsisatından ödendi.
shakespeare haklıydı...
para evrensel orospuydu.
***
cuntabaşı her gittiği yerde konuşurdu. konuştukça aramızdan birilerinin yaşamı daha tehdit altına girerdi.
herhangi birimiz...
herhangi bir sabaha karşı...
herhangi bir kararla...
kenan evren, 'asmayalım da besleyelim mi?' derdi. hakimler kalem kırardı.
cuntabaşı, 'şimdi ben bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim! öyle mi?' derdi."