eski duvar diplerinde karanlık sular
ay vurmuş gölgelenmiş kuytular
canım oğul güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini, sana nasıl kıydılar?
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
bir külüstür mapusane zindanların en kötüsü
gözlerinin moru vurmuş ak mendillere
bir kelepçe sabahı ki türkülerin en acısı
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
akşamlar bir karakuş gibi sağılıp inerdi tenha yollara
yıldızlar dut kokardı, iğdeler ay kokardı
öflez ışıkları, yol boylarında osmanlı karakolların
tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara
kelepçemin karasına bir ak güvercin
nazlı nazlı, canım yiğit, süzüm süzüm canım oğul, gelip konardı
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
ekmek yedim, su içtim ben nasıl yadsıyayım
nurhak dağlarının hemencecik eteğinde o yerde
toprak kına gibidir etlidir damarlıdır
sanırsın balla yoğrulmuştur kehribar üzümleri
kütükleri Hititlerden, kan gütmesi Osmanlıdan
ekmek yedim, su içtim ben nasıl yadsıyayım
taze peynir gibi taze, sarı yabangülü selam
ya nasıl yadsıyayım ishaklı selvilerde ayışığını
ya bu kanlı gömleği ben kime giydireyim?
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
sen ne zaman büyüdün de ne zaman kaptırdın gönlünü o nurhaklar'a?
sen daha bebek bebek, sen daha baba baba
canım oğul, o kıraç topraklarımın yabangülü, yiğidim
sen ne zaman büyüdün de düştün yollara
yolunu mavi kargalardan, toylardan sorar oldun?
hala duruyur mu tellerinde o mavi kargaları maraş topraklarının?
o karamuk çalıları, o çoban döşekleri, o müslüman kayalar?
beni sordun mu gözüm, o kanlı toprakların menekşeli sabahlarından?
çıkınımda kara zeytin bile yok, kara alman kelepçesi bileklerimde
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
bileklerim canım oğul yeni yeni başladı sızlamaya
sen büyüdün de demek, düştün de demek o damar damar kınalı topraklara
tüketmişim yirmi yılı, canım yiğit, bir salkım üzüm gibi
canım oğul, güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini, sana nasıl kıydılar!
ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum