travesti arkadaşın madde bağımlılarınca bıçaklanması. hepimizin başına gelmiştir bilirsiniz...
sağa sola saçılıyor önce kanlar. az önce yanımda duran, benle ''şakalaşan'' o bedenden oluk oluk kan boşalıyor. zaman durdu mu ne? ''yaşıyor muyum lan ben'' diyorum. elimi kıçıma götürüyorum bilinçsiz. tesadüfen... bi cimcik atıyorum, bi cimcik daha, bi cimcik daha, evet ohh ohh evet... yaşıyorum neyse ki...
birden aklıma o kafası bi dünya yaratıklar geliyor. nasıl bıçaklarsınız lan siz uğur u. bir ana gibi, bir bacı, gibi bir karı gibi, bir koca gibi sahipleniyorum uğur u. atılıyorum önlerine. elimi cebime atıyorum. sanki 10 metrelik kuyuda arıyorum o lanet çakmağı. alt tarafı 10 santimlik cep bu. başka yerlere gitmeden elim, tatlı bir otoyol macerasından bana kalan ganimete ulaşıyorum sonunda. yakıyorum umarsızca o çakmağı ''savulun lan itler.'' diyorum. birisine çarpıyor elim tesadüfen. değmesiyle karşımdakinin alev topuna dönmesi bir oluyor. kim inanırdı ki o küçücük çakmağın şakası olmayan bi ölüm makinesine dönüşeceğine.
bir yandan uğur yerde ağlıyor, bir yandan adam çığlık çığlığa yanıyor. katil mi oldum ben şimdi? birimiz mezara birimiz mahpusa ha. derken yaz sıcağında ter içinde ''arkadaşlarla'' izlediğim bir filmden kalmış köhne bir sahne çakıveriyor aklımda. şimşek gibi. kısa ve net. erkan can konuşuyor; hapishane mi, kayarlar oğlum size orda... uğur a dönüyorum son soluğunu dötünden veriyor. sonrası uyku uyku... polis sirenleriyle kesilene dek derin bir uyku..