Romanın kahramanları tarihçi Müştak bey ile onun kurbanı olduğunu düşündüğümüz eski sevgilisi, tarihçi Nüzhet hanım ve her ikisinin hocası olan yine tarihçi Tahir Hakkı bey ise de, eserin asıl kahramanı Fatih Mehmet'tir. Roman henüz üçüncü sayfada sorulan temel bir soru etrafında dönüp duruyor: Tarih tarihçilerin yazdıkları mıdır, yoksa gerçekte yaşananlar mıdır? Bu açıdan bakıldığında romanın sonunda benim ulaştığım sonuç, kuşkusuz, tarih tarihçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir! Çünkü özellikle kendi tarihi ile- ki romanda Ümit bunu "baba ile hesaplaşma" olarak sunar bize- hesaplaşamayan bizim gibi toplumlarda tarihçilerin önemli bir kesimi bizzat bu hesaplaşamamanın müsebbibi oluyorlar. Nitekim romanda hocaların hocası Tahir Hakkı Bey resmi tarihin biraz dışına çıkan iki öğrencisine- Nüzhet ve Müştak'a- "başarıya aç, suçluluk duygusuyla kıvranan bu ezik milletin elinden bunu da (şanlı tarihini-C.Ö) almaya kalkmayın" diyor. (S.50) Hatta daha da ileriye gidip Chicago Üniversitesinde öğretim üyesi olan ve tarih ile hesaplaşma konusunda Müştak Serhazin'den daha cesur davranan Nüzhet'i "kız Chicago'ya gittikten sonra oryantalist mi oldu nedir?" (S.3) diyerek itham edebiliyor. Ancak hiçbir zaman hocasının eteğinin dibinden ayrılamayan, bir anlamda otorite ile hesaplaşamayan, Müştak Serhazin'de benzer fikirlerin taşıyıcısı oluyor: "Çağın modası bu değil mi? Farklı olmak... Aynı kaynaklara, aynı vesikalara bakarak, bambaşka bir tarih anlatısı yazmak. Yani boş iş. Hiç te değil. Postmodern çağ... Postkolonyal dönem..." (S. 78) Tahir Hakkı Bey ile öğrencisi Müştak Serhazin aynı çizgideler. Farklı olmayı boş iş, oryantalist olmak, postkolonyalist olmakla itham ediyorlar...