hazlihazırda uluslararası statüsü nedir bilemeyeceğim ama yarın öbür gün kürdistan devleti kurulur da tanınırsa beni hüzünlendirecek olaylara mahal verecek forma. bu durumu sözlükteki yorumlara binaen bildiriyorum. şöyle ki efendim, Fifa'nın tanıdığı bir takım olsun Kürdistan ve dünya kupası elemelerinde Türkiye ile aynı gruba girsin. Ne olacak bu durumda? Maçlara girmese Türkiye milli takımı, gider 6 puan, elemeleri geçmek hayal olur hemen hemen. Maçlara girse, bu sefer, sözlükteki canım cicim biriciğim "olmazz.. bilmem nerelerine ne teperiz yine olmaz..." yuvarlamalarını yapan dahiler üzülür, kırmızı çizgiler üzülür, sarıya döner.. Evet ne olacak o durumda? Yoksa, hani bir felsefeye göre "önünde duran sandalyeyi görmezsen, yok sayarsan, sandalye yoktur" durumu var ya, onu mu uygulayacağız? Bu felsefe var diye sandalye yok mu olacak peki?
Birde yıllarca bize resmi tarih derslerinde anlatıp durdular. Dinleyenler göğsünü kabartıp "biz böyle yüceyiz işte" dedi. Büyüklük emaresi sayıldı. Kulaklarımız sağır oldu, başımız şişti bu hikaye ile. şöyle ki, Mustafa Kemal, izmir'in bağımsızlığı kutlanırken ayağının altına serilen Yunan bayrağını yerden kaldırtmış ve "bir ülkenin bayrağı o ülkenin şerefidir" demiş (Hemen söyleyeyim ben bu lafa katılmam. Sürekli bir şekilde Bayrakları anlandırıp şanlandırıp başımıza kutsal şeylermiş gibi sunan zihniyetten de hiç hazzetmem. Yılmaz Odabaşı'nın "bayrakları bayrak yapan bayrak imalatçılarıdır / Toprak eğer uğrunda ölen varsa utanmalıdır" lafı çok daha yönlendiricidir benim için, çünkü içinde insan sevgisi vardır. Ve fakat, durum böyle diye de özellikle bir ülkenin, bir grubun, bir halkın bayrağına da sabah akşam küfretmem, ırkçı hezeyanlarımı kusmam). E peki şimdi sözlükteki durum nedir? sorarsak hepsi atatürkçü, hepsi bu hikayeyi bilir, bir kısmı bu hikayeyi anlattıktan sonra "biz işte böyle yüce bir milletiz'" bile demiştir büyük ihtimalle... Neyse ben sustum.