bu film yabancı'nın bir uyarlaması değil. yabancı kadar içine alıp sürükleyemiyor ve musa, mersault kadar(...)değil. kadar değil yani. her açıdan... ama zaten öyle bir iddiası olduğunu da sanmıyorum duruşunda, bakışında, konuşmasında dahi hiçbir iddia barındırmayan bu hayli harbi adamın. "esinlendim" diyorsa esinlenmiştir. esenlikler olsun diyorum ben de.
"her insan yakınlarının ölümüne biraz sevinir, annesi bile olsa farketmez" dediği anda Musa, bir iğrenti geldi, insandırıcılıktan çıkan bir insanlık geldi gözümün önüne. "hiç gerek yoktu belki de bunların hepsine ha dostum ne dersin" dedim tanrıya içimden, pişman olmadım sonra bunu söylediğime. hiç gerek yoktu belki, hiç.
filme dönersek yeniden oyunculuklar genelde vasatın üzerinde, sadece zeynep'i değiş-tokuş etse isabet olurmuş hiç iyi değil çünkü. bu arada filmin en muazzam detayı ise şuydu fikrimce; benimiçinfarketmezmusa için hayatta tek farkeden şey kahvenin sütlü olmasıydı.o kadar.
-kahven nasıl olsun?
+sütlü...
geri kalan her şey çoktan sikinden ayrılıp kasımpaşanın yolunu tutuyordu.
bir diyalog da musa ile -film adını hatırlayamadım şimdi- zeynep tokuş arasında. kayda değerdi. kaybetmedim.
bayan patronla yiyiş yiyiş sıkıldım, boşanmıyo da şerefsiz: benimle evlenmek ister misin? bay benim için farketmez: benim için farketmez, sen istiyosan evleniriz.
-beni seviyo musun?
+bilmiyorum
-öyleyse neden evleneceksin?
+bunun bir önemi yok!
-evlilik ciddi bir iştir. bu teklifi başka biri yapsa kabul eder miydin?
+ederdim heralde!
-peki sence ben seni seviyor muyum?
+bunu hiç düşünmedim.
-seninle evlenmek istiyorum!
+ne zaman istersen...