uyarı: bu entry, entry nick uyumuna girsin diye yazılmıyor. belki avrupa birliği'ne girer, sonuçta kopenhag kriterlerini tamamladık 17 mayıs 2000'de.
90'larda çocuk olup da bir de galatasaraylı olanların hayatına çok fazlasıyla etki ettiğini düşündüğüm maç. bu maç, aynı zamanda dünyadaki amansız değişimin göstergesi. maç batı almanya'da oynanıyor, maç sonucunda yugoslav blokundan bir kaleci olan simoviç, darbe sonrası yeni yeni toparlanan türk bayrağı ile seviniyor. küreselleşmenin belki de ilk izdüşümleri. wind of change'teki ıslıkların ötmeye başladığı zamanlar.
ve bu şartlar dahilinde, türkiye futbolunun elinde sadece "macaristan zaferi", "mancherster city zaferi", "can bartu", "berlin panteri" ve "taçsız kral metin oktay" gibi sözcüklerden başka parlayan çok şey yok. ilk adımlar atılıyor, 17 mayıs 2000'e oradan da 2002 dünya kupasına giden yolda. yavaş ve emin adımlarla. sadece bir galatasaraylı'nın değil, aynı coğrafyayı paylaşan insanların yürüdüğü bir yolda, barcelona, manchester united, bir kaç adet milan zaferleri ile süslenen bir yol.
ve o akşama dair çok hatırlamıyorum sakat sakat oynayan simoviç ve galatasaray'da oynayan bir sürü sakallı ve bir kaç tane sarışın oyuncudan başka. ve tabi ki de galatasaray'ın monaco'ya güzel gol atma zorunluluğunu başlatan prekazi'nin füzesi... diyeceğim ama o kadar masum bir şut ki, prekazi ve ardından koşan futbolcuların sevincine yansıyor goldeki masumiyet. çocuklar gibi şenler orada.
sonrası balkondan izlenen sevinç gösterileri. yoktu o zamanlar havai fişekler ve "avrupa'nın yeni prensi" gibi terimler. napalım.