Sivil itaatsizliğin tanımını ilk olarak Étienne de La Boetie yapmıştır. insanın doğuştan siyasal bir varlık olmadığını sonradan siyasal bir varlığa dönüştüğünü söyler.La Boetie, siyaseti iktidar ilişkileri olarak kavrar: hükmedilen ile hükmeden arası ilişkilerdir. iktidar sahibinin gücü, ona köleliği kabul eden , hükmedilenin iradesinden kaynaklanır. La Boetie bu egemenliğin özünün kötülükten ibaret olduğunu söyler. Ona göre nerede siyasetten söz ediliyorsa, orada siyasal iktidardan , siyasal iktidarın olduğu yerde de insanların mutluluğundan söz etmek imkansızdır. Çünkü mutluluğun en temel gereksinimi olan özgürlük, iktidar tarafından yok edilmektedir. La Boetie, yönetme biçimlerinin hiçbirini ayırt etmeksizin hepsinin kötü olduğunu ortaya koyar.
La Boetie, doğanın insanlara iki armağan verdiğini söyler. Birincisi farklılıktır. ikincisi ise dildir. La Boetie, diyaloğun insanlar arasında birliği, kardeşliği sağlayacağından bahseder. işte siyasal iktidar ortaya çıktığında ilk olarak diyalog yok olur ve yerine monolog gelir. iktidar hegemonyasını ideolojik araçlarla,eğitim ve göreneklerle, sağlamlaştırır. La Boetie, hegemonu yıkmak için özel olarak bir şey yapmayı gereksiz görür. “Eğer onlara hiçbir şey verilmezse, savaşmaya gerek kalmadan tiranlar tıpkı su ve besi bulamayıp kuru ve ölü bir dal durumuna dönüşen bir olurlar. Ondan herhangi bir şeyi eksiltmek yetmez, ona hiçbir şey vermemek yeterli olur.” Bu anlamda La Boetie devlete karşı açık bir itaatsizliği yada direnişi öngörmemekte, tersine devletten kurtulmak için sivil itaatsizliğin yeterli olacağını savunmaktadır.