josef stalin 21 aralık 1879'da gürcistan'da doğdu. babası içkiyi pek seven muhtemelen arada oğlu josef'i pataklayan bir ayakkabı tamircisiydi. annesi ise josef'in rahip olmasını hayal edip duran sofu bir köylüydü. başlarda minik josef annesinin rüyasını gerçekleştirecek gibi görünüyordu. bu nedenle papaz okuluna gitti ancak burada tanrı'ya olan ilgisini kaybetti ve tanrı yerine karl marx'ın peşine düştü. 1899'da kendi iddiasına göre hasta olan annesine bakmak için gerçekteyse devrimci eylemlere katıldığı için okuldan kovuldu.
başlarda parti içindeki yükselişi oldukça sıradandı. bir kaç gösteri düzenliyor, sağa sola saldırıyor ve devrime finansal destek olsun deyu silah fabrikalarını soyuyordu. bu arada çelik adam anlamına gelen stalin mahlasıyla bir kaç makale kaleme aldı.
1902 - 19013 yıllarında yedi defa tutuklanarak hapse atıldı ama her defasında kısa sürelerde serbest kalmayı başardı. bu konuda polis muhbiri olduğu minvalindeki iddiaların pek te yabana atılır bir tarafı yok gibi duruyor.
1912 yılında vladimir lenin hareketi organize edecek, pis işlerini yürütecek, güvenilir bir adama ihtiyaç duydu. tam bu sırada da josef'in yönetime olan doğal yeteneğini keşfetti. stalin çağdaşları entelektüel devrimciler gibi iktisat politikasıyla falan ilgili değil, yaratıcılığını kullanarak önündeki sorunları nasıl aşacağıyla ilgiliydi. manipülasyonu ve hantal bürokrasiyi nasıl harekete geçireceğini iyi biliyordu.
1917 de çarın tahttan indirilmesinden sonra lenin'le birlikte trotsky' de dahil bir kaç arkadaşı rus siyasetinde öne çıktı. stalin yalnızca görevini yaparak çok sinsice hareket etti. yeni rus rejimi kurluduğunda ve kabine oluştuğunda stalin küçük bir görevle yetinmeyi bilmişti. sonraki yıllar stalinin parti içerisinde önlenemez yükselişine sahne olmuştu. 1919 yılında işçiler ve köylüler müfettişliğini (ki bu müfettişlik ülkenin herhangi bir yerinde herhangi bir memuru soruşturma yetkisi veriyordu), 1921'de organizasyon bürosunun yönetimini, 1922'de merkezi komitenin genel sekreterliğini ele geçirdi. bu sırada partinin taşra teşkilatında kendisini destekleyen elemanların önünü açmayı da ihmal etmedi.
1924 yılında lenin mevlasına kavuştuğunda ortaya çıkan rakiplerini bir zamanlar o'na yardım etmiş olsalar bile gözünü kırpmadan harcamaktan çekinmedi. 1928'de tam anlamıyla bir diktatördü.
aynı yıl endüstrileşmeyi ve tarımda kollektivizmi öngören beş yıllık planlarından ilkini hayata geçirdi. binlerce (belkide milyonlarca) köylüyü yerlerinden sürdü, gitmek istemeyenleri idam ettirdi. geriye kalanları da ülkedeki insanlar açlıktan ölürken ihraç malı yiyecek üretmek için devletleştirilmiş çiftliklere tıktı.
stalin rusya'yı hem askeri açıdan hem de endüstriyel açıdan süper güç yapma hayaliyle yanıp duruyordu bu nedenle bu yoldaki maliyetlerin tamamını gözardı etti. yoluna dikilmeye kalkanlar ya idam edildi ya da sürgün. rus tarihini baştan yazarak, şehirleri sayısız heykel ve resimlerle donatarak devleti yüceltmeyi ve yaltaklanmayı hem teşvik hem de talep etti.
1939'da hitler'le anlaştı. 1939'dan 1941'e kadar hitler doğu avrupa'da yayılmaya devam ederken romanya, litvanya, letonya gibi ülkelere de stalin yerleşti. stalin hitler'in bir gün kendisine döneceğini bildiğinden bir taraftan da harıl harıl kendi savunmasını hazırlıyordu. 1941 haziran'ında beklenen oldu ve almanlar saldırdı. ama stalin'in tahminleri yetersiz kalmıştı. hitler'in birlikleri moskova'ya doğru ilerlerken 1943 yılında işler tersine döndü. müttefik basının deyimiyle "papa joe" nazileri berlin'e kadar kovaladı. hatta ve hatta time gazetesi 1943 yılında stalin'i yılın adamı seçti.
stalin diğer adıyla "papa joe" bir süre daha özelde rusya genelde dünya'nın başına bela olduktan sonra 1953 yılında beyin kanamasından hayatını kaybetti.