Dünya'da ekonomi iyiye giderken kötü yönetim ve seçim ekonomisi sebebiyle Türkiye'de ekonomik krize doğru ilerleyen aşırı ısınmadır.
2001'den bu yana devam eden Dünya'daki durgunluk yavaş yavaş sona eriyor ve büyüme oranları artıyor. 17 senedir süregelen durgunluk sebebiyle tahvil faizleri 0'a yakınsamıştı. Bu sayede Bankalar ucuza para bulabiliyor ve düşük faizli kredi verebiliyordu. Bu sebeple düşük faizi bulan gayrimenkul sektörüne yönelerek birikim yapma peşindeydi. Artık bu dönemin sonuna geldik.
Kapitalist ekonomilerde büyüme yüksek olduğunda sermaye üretime yönelirken, durgunluk zamanlarında sermaye birikimi gayrımenkul sektörüne yönlendirilir. Bu sebeple bu dönemin kaynağını ülkenin ekonomisinin temelini inşaat ve gayrımenkul sektörü üzerine bina eden AKP yedi. Ancak bankaların düşük faizli kredi dönemi bitti. Ülkede faizi düşük tutarak inşaat sektörü üzerinden ekonomiyi canlandırma ihtimali de kalmadı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Peki ne değişti? Dünya ekonomilerinde büyüme oranının artması fiyatlara enflasyonist baskı uyguluyor. ABD fiyat politikasını korumak adına enflasyonu dizginlemek için yılda birkaç kez faiz artırımına gitme gereğini hissediyor. Faizlerin arttırılması ise ekonominin canlanması için gereksinim duyulan finansal genişleme politikasının sonu demek. Bu da bizim bankalarımızın artık daha pahalıya dışarıdan para bulacağı ve yüksek faizle kredi vereceği anlamına geliyor. Bu bir trend ve önümüzdeki 20 sene boyunca devam edecek.
Ekonomik Uzun Dalga teorisini ortaya atan Kondratieff'e göre Dünya ekonomisi 40-60 senelik iniş çıkışların yaşandığı uzun dalgalardan ibarettir. Bunların 16-18 senesi durgunluk olarak yaşanırken 20-25 sene ekonomik büyüme ve refah dönemidir.
Bu dönemlerin değiştiğini bize anlatan en önemli gösterge uzun dönemli tahvil faizleridir. Amerikan 10 yıllık tahvil faizleri %3 ile son zamanların en yüksek seviyesine çıktı. Daha da yükselmesi bekleniyor. Bu durum bize dünyada konjonktürün değişmek üzere olduğu fikrini veriyor.
Peki 2001 krizi ile başlayan , 2008 krizi ile dibi gören Dünya ekonomisinin ve 2018 yılı itibari ile toparlanmaya başlaması iyiye işaret değil mi? Olabilir fakat bu oldukça riskli bir durum çünkü iyi yönetilmesi gerekiyor. Amerikan merkez bankası enflasyonist baskı karşısında faiz artırmak zorunda ancak bunu oldukça yavaş ve kademeli yapmalı zira faiz artırımla hızlı ve sert bir şekilde yapılırsa uzun dönemli tahvil faizi bundan etkilenebilir ve hızlı faiz artışı Amerikan tahvil piyasasını çökertebilir. Bu durum Dünya ekonomisinin de büyümeye başlarken tekrar durgunluğa girmesi anlamına geliyor.
Peki tüm bu bilgilerin ışığında, Dünya ekonomisinde konjonktür değişirken, Türkiye'nin durumu nedir? 2001 krizinden sonra 17 sene boyunca düşük faizli kredi ve inşaat sektörü ile ekonomik büyüme sağladık. Ancak bu durum Dünya ekonomisindeki konjonktür değişimi ile resmen bitiyor. Artık gayrimenkulle değil üreterek büyümemiz lazım. Çünkü üretmek gayrimenkulden daha karlı olacak. Bu yüzden artık tüm enerjimizi üretmeye ve eğitime vermeye mecburuz. Siyasetin de bu doğrultuda irade koyması gerekiyor. Düşük faizle inşaat sektörü üzerinden piyasayı canlandırmaya çalışmaktaki ısrar boşuna çünkü bu saatte sonra bankalar uzun süre düşük faizle konut kredisi veremeyecek!
inşaat sektörü de kabuk değiştirmek zorunda. Artık konut üretimi ile değili fabrika inşaatları ve yatırımlarla ön plana çıkmaları lazım.
inşaatla büyüme konusundaki ısrar ülkeyi derin bir krize sürükleyebilir. Bu sebeple ya üretime ve eğitime önem veren bir siyasi iradeye sahip olacağız ya da inşaatla büyümede yönündeki ısrar önümüzdeki on yılları kaybetmemize sebep olacak.