ilkokuldaydım. Annem yemek hazırlıyor, mangal erkek işi derler ama babam onu bile yapmazdı. evde karşı komşumuz var, babamla oturuyorlar mutfakta. Babam açlıktan öldük diye yakınıyor, annem gelip pişiyor napayım diyor babam bardak fırlatıyor hızla anneme, annem çekiliyor bardak duvara çarpıyor, tuz buz.
Bi akşam yemek yiyeceğiz, annem pilavı koyuyor tabağa, babam yemeye başlıyor. Dumanı çıkan pilavı şak diye ağzına atan babam bi kaç kaşık yoğurt alıp küfür etmeye başlıyor bu pilav neden sıcak diye.
Babam iş yerinde sorunlar yaşıyor, parasını alamıyor. Patronunun ev numarasını kağıda yazıp vermiş anneme, annemde onu bi yere koymuş babam aniden sorunca panikliyor biliyor çünkü bulamazsa kavga çıkacak. Nitekim öyle de oluyor. Ben kağıdı ararken en son içeri geldiğimde babam annemi tekmeliyordu. Ve nasıl bi durum olduysa annemin bacağına bıçağın ucu girmişti.
Çok ufaktım, annemle babam şakalaşırlarken, babam canının yandığını söyleyerek, ilk arabada dövmeye başlayıp, ordan evde devam edip, en son annemin kafasına tepsiyle vurmuştu defalarca. O gün annemin kaşı yarıldı, dişi kırıldı. Duvarlara sıçrayan kanları adım kadar iyi hatırlıyorum.
Siz o kıyamette büyüyen birinin psikolojisini düşünün. Özgüvensiz, en ufacık şeyde ağlayan, kendini ifade etmekten aciz, çünkü ne zaman ifade etmeye kalksa susturulmuş bi insan düşünün.
Siz siz olun insanlığınızı kaybetmeyin.
Her türlü şiddete karşı çıkın, koruyun, kollayın.
Hiçbir kadının umudu kırılmasın, gülsün.
Hiçbir çocuk ağlamasın.
Kimse kabus görmesin.
Geçmişi geleceğinin önüne dikilmesin.