hani bir laf vardır, ''bes kurusa bal kabagı, on kurusa bir tabagı''.. bu lafın cuk oturduğu zikimden önermedir.
zira, ilk önce her türk erkeğini kafası briyantinli, önü iki düğme açık bele oturan hatta kendilerinin de itibariyle slim fit olan çakma markalı gömlekleri giyenlerinden, artık üretcilerinin bile dockersa yamandığı imitasyon levi s pantolonlarıyla yerleri yeksan eden, saçlarını röfleleyip de, üzerine bir de ray ban yazısını çaktı mı, kendisini alain delon sanan zihniyet bir kere geri kalmıştır...
bir diğer yandan da, sadece ve sadece jude law tipli elemanları seven kızlardan oluşan bir güruha sahip olduğumuzu düşünenler de aynı ekseriyette yanılmaktadır efendim. bizlerin de, taş gibi adamları vardır, ''bayan olsam kaydırırdım'' gibi eşcinselliğe hükmedici alt yapıya sahip taş abilerimiz de vardır, kalkıp da soğuk olmayı ''cool'' olmakla eş değer zanneden, iki çift mavi göz, yanlardan açılmış hafif kıvırcık sarı saç için çok yakışıklılık deniliyorsa, bizler de çok çok vardır mahalle aralarında kalmış jude lawlar, colin firthler, orlando bloomlar...
bir de kardeşim demezler mi sana, yakışıklılık, güzellik göreceli kavramlardır deyü... hiç mi demezsin arkadaşınla yolda yürürken;
- off kıza bak çok güzel be abicim... diye de, hiç mi tepki almazsın;
+ hadi len hıyar, neresi güzel?! diye...
işte bu da böyledir, herkes jude law ı ya da türevlerini çok yakışıklı bulacak diye bir kaide yok. haa, sözüm meclisten dışarı, jude law da abimizdir, yakışıklıdır, karizmadır ama, kullananı tepe tepe kullansındır, biz işimize bakalım, aynı milletten devam edelim, iç güzelliğine bakalım, başlıkları açanlar da, daha hangi saçma başlığı açsam diye, bilgisayarı kemirsinler.