bizdeki çağdaş romancılıkta yabancılaşma ve yalnızlık temasının işlendiği ilk göz ağrısı roman.
bu güzel adamın güzel kitabına birkaç kelam daha etmek istiyorum.
aylaklığa, alışılmışın dışında yani sözlüklerde ezberlenen tanımların ve halkın deyimler üzerinde yüklediği anlamların ötesinde, yazarın romanın kahramanı olan c.'ye yüklediği ustaca misyon vasıtasıyla bambaşka bir gözle bakmak mümkün oluyor.
olayların meydana geldiği semtin sokak jargonu neyi gerektiriyorsa onu kullanacak kadar ustaca bir dil kullanmış olması, yazarın hem toplumun hem ayak bastığı toprakların iliklerine kadar yerlisi olduğunu gösteriyor. bu bağlamda; olaylar ile karakterler arası bağlantı ekseninde güçlü bir dil güçlü bir yapıtı ortaya koymuş.
en akılda kalan bir kesitle yazımı toparlayacak olursam şunu tek geçerim: "sigarasından düşen sıcak külün yanağında yaktığı yeri oğuşturdu. bütün sıkıntım tez geçen bu sıcak kül yanığı diye düşündü. bu kadar rahatlık beni korkutuyor. hiç olmazsa birkaç gün sürecek bir hastalığa tutulsam!"
eminim okuyucu burada beyzbol sopasını çıkartıyor ve c.'nin kafasını patlatıyordur.