1930'lu yıllarda stalin ülkenin bütün kaynaklarını sıkı bir endüstrileşmeye yönlendirdi. aynı zamanda kollektivist tarımı da ihmal etmedi. lakin rus köylüleri serf olarak yaşayan atalarından daha iyi durumda değillerdi. aşşağı yukarı 10 milyonu açlık ve hastalıktan hayatını kaybetti. stalin aynı zamanda kendisine rakip olabilecek siyasi veya askeri şahsiyetleri de safdışı etmekten hiç gocunmadı. stalin zamanında milyonlarca insan ya hapsedildi ya da idam edildi.
aynı zamanlarda batı büyük bir savaşa hazırlanıyordu. stalin başlangıçta hitler'e karşı bir ittifak arayışına girdi ancak elle tutulur bir sonuca ulaşamayınca hitler'le birsaldırmazlık anlaşmasına oturdu. bu antlaşmadan batıda hitler dışında hiç kimsenin haberi yoktu. aynı anlaşmayla hitler polonya'nın üçte ikisini sovyetlere vermeyi taahhüt ediyordu. (23 agustos 1939). sekiz gün sonra naziler polonya'yı işgal etti. bir kaç gün sonra da sovyet ordusu da polonya'ya girdi.
nazi'lerle sovyetlerin hesabı henüz bitmemişti. kasım 1941'de naziler leningrad (bir zamanların st. petersburg'u)a ulaştılar ve moskova'yı tehdit etmeye başladı. ama sovyet kumandanları tarih dersine iyi çalışmış olacaklar ki ordularını rusya'nın geniş derinliklerine çektiler. aralık 1941'de öldürücü soğukla birlikte nazileri püskürttüler.
almanlar 1942'de yeniden palazlandılar ancak bu defa stalingrad'ta çok önemli bir muharebeyi kaybettiler.(1943). sovyetler 1945 baharında nazileri berlin'e geri göndermeyi başarabildiler. ancak bu zafer çok pahalıya mal olmuştu. yaklaşık 27 milyon asker ve sivil( ki 2. dünya savaşında hiç bir ülke bu kadar insan kaybetmedi) hayatını kaybetti. bütün bunların sonucunda sovyetler dünyadaki tek komunist rejim olarak hayatlarını devam ettirme hakkını kazandılar. çörçil'in deyimiyle demir perde sahnedeydi ve soğuk savaş yılları başlamak üzereydi.