Ebû Hureyre (r.a.), uzun süren ömrünü hadîs tahammül ve rivayetine adamış, gecesini gündüzünü sırf hadîsleri öğrenme ve öğretmeye hasretmiştir. Sahabenin bir araya geldikleri cuma günlerinde Mescid-i Nebevî’nin bir kenarına çekilerek hadîs rivayet eder, pek çok insan da onu can kulağıyla dinlerdi. Bu aynı zamanda onun hadîste otorite olarak kabul edildiğinin de bir işaretidir. Ebû Hureyre’den (r.a.) menkul hadîslerin böyle geniş bir kesime hitap etmesi dolayısıyladır ki, sahabe ve tâbiûndan 800 civarında ravi ondan hadîs rivayet etmiştir. (ibn Hacer, isâbe,7/202)
Ebû Hureyre (r.a.) bütün mesaisini ilme harcarken, Hz. Peygamber’e (s.a.s.) daha yakın ve onunla daha fazla sohbet etmiş olan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali (r.a.) gibi seçkin sahabiler, devletin idarî yapılanması ve fütuhât işleriyle uğraşmaktan hadîs rivayetine ayıracak zaman bulamamışlardır. Buna bakarak, sahabenin kendi aralarında belli bir iş bölümü yaptıklarını söyleyebiliriz. Nitekim Ebû Hureyre (r.a.) gibi, Abdullah b. Ömer, Ebû Saîd el-Hudrî, Abdullah b. Mes’ûd (r.anhum) gibi sahabilerin isimleri daha ziyade ilmî sahada öne çıkarken; rivayetleri az olan Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Hâlid b. el-Velîd (r.anhum) gibi sahabiler ise, askerî sahada vazife almışlar ve bu alanda saygınlık kazanmışlardır. (M. Accâc el-Hatîb, Ebû Hureyre Râviyetü’l-islâm, s.263) Bu iş bölümü dolayısıyladır ki, Muaz b. Cebel, ilim öğrenmek isteyenlere Ebu’d-Derdâ, Selmân-ı Fârisî, ibn Mes’ûd ve Abdullah b. Selâm’ı (r.anhum) tavsiye etmiştir. (Hâkim, Müstedrek, I/98)
Hz. Ebû Hureyre’nin çok hadîs rivayet etmesine rağmen, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi Allah Resûlü’nü (s.a.s.) yakından takip eden bazı büyük sahabilerin niçin daha az hadîs rivayet ettikleriyle ilgili bir soruya Bediüzzaman Hazretleri de şöyle bir cevap vermiştir:
“Nasıl ki insan, bir ilâca muhtaç olsa, bir tabibe gider; hendese için mühendise gider, mühendisten nakleder; mes’ele-i şer’iyye, müftüden haber alınır ve hâkeza... Öyle de, Sahâbe içinde ehadîs-i Nebeviyyeyi gelecek asırlara ders vermek için, ulemâ-i Sahâbeden bir kısım, ona manen muvazzaf idiler. Bütün kuvvetleriyle ona çalışıyorlardı. Evet, Hazret-i Ebû Hureyre bütün hayatını, hadîsin hıfzına vermiş; Hazret-i Ömer, siyaset âlemiyle ve hilâfet-i kübrâ ile meşgul imiş. Onun için, ehâdîsi ümmete ders vermek için, Ebu Hureyre ve Enes ve Câbir gibi zâtlara itimad edip; ondan, rivayeti az ederdi.” (Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, s.132)