Ebû Hureyre hadis rivâyet ederken tedlis yapardı, yani Hz. Peygamber (s.a.s)'den duymadığı bir hadisi kendisine rivâyet eden şahsın ismini vermeyerek, Hz. Peygamber (s.a.s)'den rivâyet ederdi. Meselâ, yukarıda geçen "Cünüp olarak sabahlayan kimseye oruç tutmak yoktur." hadisinde durum böyledir. Tedlis yapmak ise yalan söylemenin kardeşidir. (ibn Kesir, el-Bidâye, VIII, 109).
Bu itiraza şöyle cevap verilir:
Ebû Hureyre 'nin islâm'a girişinin hicretin 7. yılına kadar geciktiği dikkate alınırsa, Hz. Peygamber (s.a.s)'ın pekçok hadisini ondan duymadığı ortaya çıkar. Bu durum, onun hadis bilgisini tamamlayabilmesi için, Hz. Peygamber (s.a.s)'den duymuş olan sahâbîlerden almasını gerektiriyordu. Onun bu hali, ya dünyevi meşguliyetlerinden dolayı, ya da yaşlarının küçük olması, yahut da sonradan Müslüman olmaları gibi sebeplerle Hz. Peygamber (s.a.s)'in meclislerinde bulunmayan diğer sahâbîlerin durumuyla aynıdır. Humeyd'den gelen şu haber de bunu teyid eder:
"Biz Enes b. Mâlik'in yanında idik. Bize şöyle dedi: Vallahi size Hz. Peygamber'den naklettiğimiz hadislerin hepsini bizzat kendisinden duymuş değiliz. Fakat (hadisi duyan duymayana naklederdi) biz de birbirimizi yalanlamazdık." (Ahmed b. Hanbel, Müsned, Misir 1313, IV, 283; M. Ebû Zehv, a.g.e., 157).
Hadisi duyan ve diğerlerine nakleden sahâbînin isminin zikredilmemesini "tedlis" saymak uygun değildir. Zira Ehl-i sünnet âlimlerinin ittifakıyla sahâbenin hepsi âdildir. Âlimlerin, mürsel hadisi delil kabul etmek hususundaki ihtilâfi, ismi zikredilmeyen râvinin durumunun bilinmeyişi sebebiyledir. ibnu's-Salâh bu hususta şöyle der: "ibn Abbâs ve benzeri yaşça küçük sahâbîlerin Hz. Peygamber (s.a.s)'den işitmedikleri halde ondan rivâyet ettikleri mürsel hadisler, mevsûl ve müsned hükmündedir. Çünkü onlar bu hadisleri sahâbîlerden almışlardır. Bir sahâbînin kim olduğunun bilinmemesi, hadisin sihhatine zarar vermez. Çünkü sahâbîlerin tamamı âdildir." (ibnu's-Salâh, Mukaddime, Mısır 1326, 22).
Bütün bunlardan anlasiliyor ki Ebû Hureyre 'den hiçbir yalan çıkmış değildir. Zira bu tür mürsel hadislerde Ebû Hureyre, "Rasûlullah'ın şöyle dediğini işittim, ya da şöyle yaptığını gördüm" demiyor; aksine, "Rasûlullah şöyle buyurdu veya şöyle yapmıştır" gibi ifadeler kullanıyordu. Burada onun tedlis yaptığı da söylenemez. Çünkü adını zikretmediği kimse, sahâbeden biridir ve sahâbînin âdil olduğuna dair icmâ vardır (M. Ebû Zehv, a.g.e., s.158).