Hadîs rivayetini ağır bir mesuliyet olarak görüp ihtiyatı elden bırakmayan ve dolayısıyla bilinçli olarak az rivayeti tercih eden bazı sahabiler, Ebû Hureyre’nin (r.a.) çok hadîs rivayet etmesine itiraz etmişlerdir. Kaynaklarda, Hz. Âişe (ra) ile Hz. Ömer (ra)’in, onun çok hadîs rivayet etmesine itirazda bulundukları zikredilmektedir. (ibn Kuteybe, Te’vîl, s.48) Ebû Hureyre (r.a.) bu itirazlara, kendinden emin, makul ve ikna edici cevaplar vererek, çok hadîs rivayet etmesinin sebeplerini bütün şüpheleri izale edecek şekilde izah etmiştir.
Rivayete göre, Hz. Âişe (ra) validemiz bir gün ona:
‘Ebû Hureyre! Senin Peygamber’den naklettiğin söylenen şu hadîsler de nerden çıktı?! Bizim duyduklarımızı sen de duymadın mı? Bizim gördüklerimizi sen de görmedin mi?’
diye itiraz etmiş, o da buna:
“Evet anacığım, senin bir kadın olarak ayna ve sürmedanlıkla meşguliyetin, Hz. Peygamber’le (s.a.s.) aranıza bir mania olarak girdiği hâlde, benim Efendimiz’le (s.a.s.) birlikteliğime hiçbir şey mâni olmadı.”
diye karşılık vermiştir. Ebû Hureyre’nin (r.a.) bu cevabı karşısında Hz. Âişe: ‘Belki de öyledir’ diye sükût etmiş ve bu konuda ona hak vermişti. (ibn Hacer, el-isâbe, 7/205; Zehebî, Siyerü A’lâmi’n-Nübelâ, 2/604)
Hz. Ebu Hureyre haklıydı, zira Hz. Aişe Validemiz, Peygamberimiz’le (s.a.s.) çoğu kez hane-i saadette birlikte olduğu hâlde, Ebû Hureyre (r.a.) O’nu çarşıda, pazarda, hazarda, seferde, hâsılı hemen her yerde takip ediyordu. Aişe Validemiz, Abdullah b. Ömer’e gelerek, "Ebû Hureyre’nin rivayet ettiği hadîslerden reddettiklerin var mı?" diye sormuş; o da: "Hayır, o cesaretli, bizse çekingen ve korkak davrandık." demiştir. O sırada orada bulunan ve konuşmaya şahit olan Ebû Hureyre (r.a.) de: "Evet, ben ezberledim, onlar unuttular. Bunda benim ne kusurum var?" diye haklılığını dile getirmiştir. (Hâkim, el-Müstedrek, 3/510; ez-Zehebî, Siyer, 2/608)
Bununla birlikte Âişe Validemiz, Ebû Hureyre’nin (r.a.) isteği üzerine rivayet ettiği hadîslere şahitlik de etmiştir. Nitekim Ebû Hureyre’nin (r.a.), ‘Cenazeye tâbi olup arkasında namaz kılana bir kırât sevap vardır…’ hadîsine Abdullah b. Ömer (r.a.) itiraz edince, onu hemen Hz. Âişe’nin yanına götürmüş ve ona: ‘Ey mü'minlerin annesi, Allah aşkına söyle! Sen Hz. Peygamber’in (s.a.s.) şöyle buyurduğunu işittin mi…?’ diye sormuş, o da buna: ‘Evet, vallahi işittim’ diye şahitlik etmişti. Bunun üzerine Ebû Hureyre (r.a.):
"(Bakınız!) Bağda-bahçede ağaç dikmek ve çarşı-pazarda alış-veriş yapmak gibi meşguliyetler, (her ne kadar sizin Peygamber’le (s.a.s.) beraberliğinize engel olsa da) bunlar benim O’nunla birlikteliğime mâni olmadı. Ben O’ndan sadece açlığımı giderecek bir lokma ekmek karşılığında bana öğreteceği birkaç kelimeyi bellemek için hep fırsat kolladım."
sözleriyle hadîse karşı nasıl bir iştiyak duyduğunu ifade etmiştir. O sırada Âişe Validemiz’in yanında bulunan ibn Ömer (r.a.): "Ey Ebû Hirr, (söylediklerin doğru!) sen Hz. Peygamber’le (s.a.s.) bizden daha çok birlikte olurdun. Dolayısıyla O’nun hadîslerini de bizden daha iyi bilirsin." diyerek ona güvendiğini açıkça belirtmiştir. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/2-3; Hâkim, el-Müstedrek, 3/511).